Refah'tan Kaçan Filistinliler Han Yunus'ta Yıkık Dökük Okullara Yerleşiyor

Katil İsrail'in, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'a saldırılarından kaçarak Han Yunus'a sığınan Filistinliler, yıkılmış ve yakılmış UNRWA okullarına yerleşmek zorunda kalıyor.

Katil İsrail'in 7 Mayıs'ta Refah'a karadan girmesi ve Refah Sınır Kapısı'nın Filistin tarafını ele geçirmesiyle birlikte Filistinliler bir kez daha göç yoluna düştü.

Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansının (UNRWA) 20 Mayıs tarihli açıklamasına göre, saldırıların üzerinden iki hafta geçtikten sonra Refah'tan göç edenlerin sayısı 810 bini geçti. Bu kişilerin çoğu, katil İsrail güçlerinin havadan ve karadan saldırıları nedeniyle altyapısı büyük tahribata uğrayan Han Yunus kentine göç etti.

Han Yunus'a gelen Filistinliler, katil İsrail'in geride bıraktığı yıkılmış, yanmış ve temel insani ihtiyaçların olmadığı okullarda yaşamak zorunda kaldı.

Okullarda en azından dört duvar var

Rehabilitasyon uzmanı Fida Azzam, Beyt Hanun, Muasker, Refah ve son olarak Han Yunus'ta biten bir göç sürecinden geçti. 2 kızı ve 1 oğlu olan, eşi omuriliğinden yaralı Azzam, yaşamak için UNRWA okullarını tercih etti.

Sokaklar dolu ve tehlikeli olduğu için UNRWA okullarına sığındıklarını kaydeden Azzam, "Bulabildiğimiz tek yer burası. Burada en azından dört duvar var. Çadırlarda yaşamaktansa bu yıkık ve yanmış duvarlar arasında yaşamayı tercih ettik. Burayı onaracağız ve çocuklar için daha güvenilir bir yer haline getireceğiz." ifadesini kullandı.

Çocukları için bu okula yerleşmeyi seçtiklerini, bir yerden bir yere de çocuklar için göç ettiklerini dile getiren Azzam, okulun durumunun trajik olduğunu ancak ellerinden geldiğince daha iyi bir hayat için burayı iyileştirmeye çalıştırdıklarını söyledi.

Çocuklar savaşta doğdu, savaşta büyüdü

Okulun görüntüsü korkunç olduğu gibi çocuklar için de tehlike arz ettiğini belirten Azzam, "Düşmelerinden, yaralanmalarından korkuyoruz. Zaten derdimiz başımızdan aşmış bir de başlarına bir şey gelmesinden korkuyoruz." dedi.

Çocukların çoğunun yetim, yaralı olduğunu kaydeden Azzam, şöyle devam etti:

"Bazı çocuklar savaşta doğdu, bazıları savaşta büyüdü. 5 yaşındaki bir çocuk, içinde bulunduğumuz durum nedeniyle 10 yaşında gibi. Yakın zamanda bu soruna bir çözüm bulunmasını istiyoruz. Zulüm gören bu çocuklar için bu halin son bulmasını istiyoruz."

Okulda çürümüş cesetler vardı

Gençlerin okulu temizlemeye çalıştığını belirten Azzam, "İlk geldiğimizde burada çürümüş cesetler vardı. Sınıflarda kan vardı. Çocuklar için buraları temizledik. Gördüğünüz gibi yaşıyoruz işte. İçinde bulunduğumuz durum utanç verici ve trajik." diye konuştu.

Uzun süredir tuzlu su içiyorlar

Okulda su sıkıntısı çektiklerini anlatan Azzam, birkaç kez Nasır Kompleksine gidip su aldıklarını, sonrasında güvenlik gerekçesiyle oraya girişlerinin yasaklandığını, bazen de birinin gelip su bulunan yer hakkında bilgi verdiğini ve bidonları alıp oraya gittiklerini aktardı.

"Uzun süredir tuzlu su içiyoruz. Kızım sıtmaya yakalandı. Diğer kızım da kirlilik sebebiyle hastalandı. Büyük kızımın böbrek sorunu da var ve tatlı su içmesi gerekiyor." diyen Azzam, bu nedenle uzak yerlere gidip su getirdiğini, bazen de tankerlerle filtrelenmiş, tatlı su geldiğini kaydetti.

"Un" bulabilmek için göç ettiler

Han Yunus'taki okula gelenlerden Filistinli Şeyma Talal Nasir de 7 kişilik ailesiyle defalarca göç etti.

Kuzeyden güneye göç etme sebeplerini anlatan Nasir, katil İsrail güçlerinin bombardımanından kaçarak oradan oraya 7 kere yer değiştirdiklerini, kuzeyde "un" olmadığı için güneye gitmek zorunda kaldıklarını söyledi.

Okulda su, elektrik ve hatta yiyecek yok

Refah Sınır Kapısı'nın kapatılması üzerine Han Yunus'a geldiklerini ve burasının çok büyük yıkıma uğradığını gördüklerini kaydeden Nasir, "Yakılmış ve yıkılmış bu okula geldik. Ne suyu var ne elektriği, hatta yiyecek ve içecek bile yok. Ben de bacağımdan yaralıyım ama buna rağmen su doldurmak için uzaklara gidiyorum." dedi.

Gidecek yerleri olmayınca okula yerleştiler

Okula sığınan çocuklardan Gazel Imad el-Kefarna (12), Beyt Hanun, Cibaliya, Han Yunus, Refah ve sonra tekrar Han Yunus'a uzanan göç sürecinden geçti.

Kefarna, nereye gideceklerini bilmedikleri için yaşamaya elverişli olmayan bu okula yerleştiklerini söyledi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.