Reflü Hastalarına Sahur ve İftar Tavsiyeleri

Reflü nedir? Oruç reflüye iyi gelir mi? Reflü hastaları Ramazan'da nasıl beslenmeli? Uzmanlardan reflü hastalarına sahur ve iftar önerileri.

İç Hastalıkları ve Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Sait Buğdacı, mide içeriğinin yemek borusuna çıkmasına “reflü” dendiğini, mideden yukarı çıkan asitli mide suyu ve sindirim enzimlerinin yemek borusu dokusuna zarar verdiğini kaydetti.

ORUÇ REFLÜYE İYİ GELİR Mİ?

Orucun reflünün etkilerini azalttığını ifade eden Buğdacı, “Oruç, mide içerik ve asit miktarını uzun süre düşük tutar ve reflüyü azaltır. Bazı reflü hastalarının 'göğsümdeki yanma nedeniyle yemek yemiyorum' dediklerine şahit oluruz. Bu hastalar aç kalarak şikayetlerini dindirmektedirler. Aslında reflü, ilaç tedavisi ile sürdürülebilir bir yaşamın mümkün olduğu hastalıktır.” diye konuştu.

Araştırmaların, oruçlu hastaların reflü açısından kendilerini daha iyi hissettiklerini gösterdiğini, reflü ataklarının önlemesi için az yemek yemenin önemli olduğunu dile getiren Buğdacı, şöyle devam etti:

“Sıvı gıdalar bir saat, katı gıdalar ise 3 saat içinde sindirilir ve mideden 12 parmak bağırsağına aktarılır. Buna göre aşırıya kaçılmamış olması şartıyla sıvı ağırlıklı öğünlerden bir saat sonra, iftar veya sahur farketmez, katı ağırlıklı öğünlerden de 2-3 saat sonra mide tümüyle boşalmış olur. Dini literatürde Peygamberimizin acıkmadıkça yemeyip, sofradan tok olarak da kalkmaması reflü için de ideal uygulamadır.”

Prof. Dr. Buğdacı, reflü hastalarına, iftar veya sahurdan hemen sonra uzanmak istemeleri halinde 20-30 derecelik açısı bulanan reflü yastığı kullanmaları tavsiyesinde bulundu.

“SİGARA KULLANANLARDA REFLÜ BELİRGİN ARTAR”

Reflü hastalarına iftar ve sahur için önerilerde bulunan Buğdacı, şunları kaydetti:

“Reflü hastaları genel prensip olarak kendilerini rahatsız ettiğini bildikleri yiyeceklerden uzak durmalıdır. Sigara kullananlarda reflü belirgin artar. Aşırı yemek, içmek, yağlı yiyecekler, çikolata ve narenciye ürünlerinden uzak durmalıdır. Meyve ve sebzeleri kabuksuz tüketmelidir. Örneğin elmanın kabukları soyularak tüketilmelidir. Çünkü kabuğu sindiremeyen mide sindirmek için daha çok asit salgılar, bu da reflü şikayetlerinin temel nedenidir. Dışarıdan harici asitli ürünler midedeki aside ilave demektir. Özellikle limon-maydanoz kürü gibi uygulamalar reflünün kötüleşmesine neden olur.”

Buğdacı, reflü hastalarının çay, kola ve kahve tüketimini azaltmaları gerektiğini, açık çay ve sütlü kahve tercih etmenin daha yararlı olacağını ifade etti.

Kilo vermenin reflüde de faydalı olduğunu anlatan Buğdacı, “Özellikle orucun yüzde 10'lara yakın kilo kaybını sağlayabildiği literatürde ifade edilir. Bunun için iftar ve sahurda düşük kalorili besinler tercihen tüketilmelidir.” dedi.

Bazı reflü hastalarının ramazan ayında şikayetlerinin arttığına dikkati çeken Buğdacı, şöyle konuştu:

“Oruçken az sayıdaki reflü hastalarında yiyecek ve içeceklere zihinsel olarak yoğunlaşmaları halinde midede gastrit ve reflü bulguları artabiliyor. İnsan vücudu fizyolojik olarak yemeği düşündüğünde -ki buna tıbbi literatürde vagal faz denir- mide, asit salgılamaya başlar. Mide yemeğe hazırlık yapar bu evrede. Yiyecekler mideye geçtiğinde maksimum asit salgısı ile sindirim süreci başlar. Bu hastalara kitap okuma gibi meşgul olacağı ve iftara yoğunlaşmayacakları etkinlikler önerebilirim. Reflü hastaları oruçken yemek programlarından uzak durmalıdırlar. Yakınmaları çok arttığında mide koruyucu ilaçlarını almalıdır. İftarda fazla miktarda gıda tüketilmemeli, az miktarda, küçük porsiyonlarla beslenme tercih edilmeli, yavaş yavaş ve iyi çiğnendikten gıdalar mideye gönderilmeli. Sahur için de aynı kurallar geçerli.”

Yakınmaları geçmeyen hastalara antiasit şurupları da öneren Buğdacı, buna rağmen devam eden yakınmaları olan hastalara yeni tip koronavirüs salgını nedeniyle maske takarak hastanelerin gastroenteroloji polikliniklerine başvurmalarını önerdi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.