Resim Yaparken Hidayet Bulan Rum Ressam

Hazret-i Mevlânâ’nın resmini yapmaya çalışmasıyla bilinen Aynü’d-devle adlı Rum ressamın ibretlik hidayet öyküsü...

Hazret-i Mevlânâ’nın resmini yapmaya çalışmasıyla bilinen Aynü’d-devle adlı Rum ressam da, Hazret-i Mevlânâ’nın hikmet dolu irşâdıyla, hidâyete nâil olmuştu.

Anlatılır:

İstanbul’da bir levha üzerinde Meryem ve İsa’nın çok müstesnâ bir resminin bulunduğunu işiten Aynü’d-devle, bir yolunu bulup görmeye gitti. Hayran olduğu o resimleri bir fırsat bulup kaçırdı. Konya’ya dönünce, Mevlânâ;

“–Nerelerde idin?” buyurdu.

Aynü’d-devle, resmin hikâyesini olduğu gibi anlattı. Hazret-i Mevlânâ, resmi görmek istedi. Aynü’d-devle resmi getirdi.

Hazret-i Mevlânâ, resmi inceledikten sonra şu sırlı sözleri söyledi:

“–Bu iki güzel resim;

«–Aynü’d-devle’nin bize olan sevgisi samimî değildir, o, yalancı bir âşıktır!» diyorlar.”

Bunun üzerine Aynü’d-devle;

“–Bu nasıl olur?” dedi.

Hazret-i Mevlânâ şöyle cevap verdi:

“–Onlar diyor ki:

«Bizim hiç uyku ve yiyeceğimiz yoktur. Geceleyin dâimâ ayaktayız ve gündüzleri de oruç tutuyoruz. Aynü’d-devle ise; bizi bırakıp geceleyin uyuyor, gündüz de yiyor ve asla bize uymuyor!»”

Aynü’d-devle;

“–Onlara uyku ve yemek içmek tasavvur edilemez. Ayrıca dilleri ve konuşmaları da yoktur. Onlar, cansız resimlerdir.” dedi.

Mevlânâ Hazretleri muhatabına bu itirafı yaptırdıktan sonra şöyle buyurdu:

“–Bu kadar sanatlı ve canlı bir resim olan sen, bütün varlığı eşsiz bir şekilde yaratıp tasvir etmiş olan bir Nakkâş-ı Ezel’in eserisin.

Senin, Yaratıcı’nı bırakıp da cansız ve mânâsız bir resme âşık olman doğru mudur? O habersiz şekillerden ne elde edilir ve sana ne gelir?”

Aynü’d-devle derhâl tevbe edip baş koydu ve müslüman oldu. (Âriflerin Menkıbeleri, I, 489-490)

Hak dostları, dâimâ rahmet insanı olmuş, merhamet tevzî etmişlerdir. Dâimâ gönül almış ve gönülleri incitmemeye büyük titizlik göstermişlerdir. Bu hasletin güzel bir örneği şöyledir:

Mevlânâ Hazretleri, müridleriyle beraber Ilgın Kaplıcaları’na gider. Hamamcı, o anda havuzda yıkanmakta olan cüzzamlıları dışarıya çıkarmak için telâşa kapılır.

Mevlânâ Hazretleri ise, buna mânî olur. Hemen kendisi de cüzzamlıların olduğu havuza girer. Bu merhamet ve tevâzu karşısında cüzzamlılar feryâd ederek ağlamaya başlarlar. Bu hâli seyredenler de, bu Muhammedî ahlâk karşısında kendilerinden geçerler. (Âriflerin Menkıbeleri, I, 339-340)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2021 Ay: Aralık, Sayı: 202

İslam ve İhsan

HİDAYET İLE İLGİLİ HADİSLER

Hidayet ile İlgili Hadisler

ALLAH KİME HİDAYET VERİR?

Allah Kime Hidayet Verir?

PEYGAMBERLER HİDÂYET REHBERİDİRLER

Peygamberler Hidâyet Rehberidirler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.