Rıza Ne Demektir?

Rıza ne demektir? Kısaca anlamı nedir?

Sözlükte "hoşnud ve memnun olma, kabul etme, seçme" gibi anlamlara gelen rıza, tasavvufta, kaderin acı tecellileri karşısında kalbin huzur ve sükun halinde bulunması demektir. Genelde rıza, hüküm ve kazaya itirazda bulunmamayı ifade eder. Bâtıl bir şeye rıza göstermek gerekmez. Zira zulme rıza zulüm, küfre rıza da küfürdür. Bazıları rızayı hâl saymışlar, bazıları da makâm olarak görmüşlerdir.

Rıza iki türlüdür; Allah'ın kulundan razı olması, kulun Allah'tan razı olmasıdır. Allah'ın kulundan razı olması; onun inanç, amel, söz, fiil ve davranışlarını kabul edip sevap vermesi, onu affedip cennet ve nimetleriyle mükâfatlandırması demektir. Kulun Allah'tan razı olması ise, Allah'ın emir ve yasaklarını, helal ve haramlarını, kaza ve kaderini iyi, güzel ve hoş karşılamasıdır.

Allah'ın bir kulundan razı olması, o kul için dünya ve âhirette en büyük bahtiyarlık ve en büyük nimettir. Kur'ân-ı Kerîm'de Süleyman (a.s.)'ın; "Rabb'im! Bana ve ana-babama lütfettiğin nimete şükretmemi ve senin razı olduğun sâlih ameller işlememi bana nasip eyle ve beni rahmetinle sâlih kullarının arasına dahil et." diye dua ettiği bildirilmektedir (Neml, 27/19).

Peygamberimiz (a.s.), "...Allah'ım! Gazabından rızana, azabından affına sığınırım." diye dua etmiştir (İbn Mâce, Dua, 3. II, 1263).

Allah'ın rızasını aramak, müminin özelliğidir (Fetih, 48/29). Kur'ân'da; müminler, Allah'ın rızasına uymakla, kâfirler ise Allah'ın gazabına dönmekle nitelenmiştir: "Hiç Allah'ın rızasına uyan (mümin) kimse, Allah'ın gazabına uğrayan ve yeri cehennem olan (kâfir) kimse gibi olur mu?" (Âl-i İmrân, 3/162).

Allah ve Peygamberi razı edilmeye layıktır (Tevbe, 9/62). En büyük nimet Allah'ın rızasıdır (Buhârî, Rikak, 51. VII, 200).

Âyet ve hadislerde Allah'ın; muhacir ve ensardan, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda çalışan, (Tevbe, 9/20-22, 62, 100) Hudeybiye'de Peygamberimize (a.s.) biat eden (Fetih, 48/18) Allah ve Peygambere düşman olanları dost edinmeyen, (Mücadele, 22) özünde, sözünde, fiil ve davranışlarında dosdoğru olan (sâdık) (Mâide, 5/119), kalbi, dili ve uzuvlarıyla nimetlere şükreden (Zümer, 39/7), sâlih ameller işleyen (Beyyine, 98/7-8), Allah'a karşı gelmekten sakınan (muttakî) (Âl-i İmrân, 3/15), kalbi, dili ve uzuvlarıyla Allah'ı daima zikreden (İbn Mace, Edeb, 53, II, 1245), Allah'a ve Peygambere itaat ederek huzura eren (mutmain) (Fecr, 89/27-30), Allah'a ortak koşmadan ibadetlere devam eden, Kur'ân'a sarılan (Müslim, Akdıye, 10. II, 1340), ana-babasını hoşnut eden (Tirmizi, Birr, 3. IV, 311), temizliğe riâyet eden (Buhârî, Savm, 27. II, 234), müminlerden razı olduğu bildirilmiştir. "Allah kendi rızasına uyan kimseleri, Kur'ân vasıtasıyla selamet yollarına eriştirir." (Mâide, 5/16).

Allah'ın rızasını kazanacak söz, fiil ve davranışlar sergilemeye çalışmak müminin en başta gelen görevi ve amacıdır. Söylediği küçük bir sözle insan Rabbinin rızasını kazanabilir. Peygamberimiz (a.s.); "Kul, önem vermediği, (ancak) Allah'ın razı olduğu bir söz söyler, Allah bu söz sebebiyle o kulun derecesini yükseltir. Bir kul da önemsemediği, (fakat) Allah'ın kızdığı bir söz söyler, bu yüzden Allah onu cehenneme atar." buyurmuştur (Buhârî, Rikak, 23. VII, 185).

Allah'tan razı olan ve Allah'ın da kendisinden razı olduğu nefse, nefs-i razıye ve nefs-i marziye denir. En yüce makam ise rıdvânullah'tır. Rab olarak Allah'tan, din olarak İslâm'dan, resûl olarak Hz. Muhammed (s.a.s)'den razı olanlar îmânın tadına ererler.

Kaynak: Diyanet

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.