Rızık Seni Kovalar ve Bulur

Şeyh Ebû Yâkub Basrî'nin (ra) başından geçen ibretlik hadise ve çıkarmamız gereken dersler...

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Yeryüzünde yürüyen her canlının rızkı, yalnızca Allah'ın üzerinedir. Allah o canlının durduğu yeri ve sonunda bırakılacağı mekânı bilir. (Bunların) hepsi açık bir kitapta (levh-i mahfuz'da) dır.” (Hûd, 6)

Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:

“Eğer siz Allah’a gereği gibi güvenseydiniz, (Allah), kuşları doyurduğu gibi sizi de rızıklandırırdı. Kuşlar sabahları kursakları boş olarak çıktıkları halde akşam dolu kursaklarla dönerler.” (Tirmizî Zühd 33. İbni Mâce, Zühd 14)

RIZKIN SANA GELİYOR

Şeyh Ebû Yâkub Basrî (ra) şöyle demiştir:

Bir keresinde Harem’de on gün aç kaldım. Halsizlik hâsıl oldu. Nefsim bana vâdîye çıkmamı, belki orada halsizliğimi giderecek bir şey bulabileceğimi fısıldadı. Vâdîye çıktım ve yere atılmış bir şalgam buldum. Onu aldığımda kalbimde ona karşı bir ürküntü hissettim. Sanki birisi bana şöyle sesleniyordu:

“-On gün aç kaldın, sonunda nasibin atılmış ve bozulmuş bir şalgam oluyor, öyle mi?”

Hemen onu yere attım ve doğruca mescide girip oturdum. Bu esnada bir adam gelip önüme oturdu, orta yere bir çanta koydu ve:

“-Bu senindir.” dedi. Ben:

“-Bunu bana ne sebeple veriyorsun?” diye sordum. Adam:

“-Biz on gündür denizdeydik. Bir ara gemi neredeyse batacak oldu. Her birimiz eğer Allah bizi kurtarırsa bir şey tasadduk etmeyi nezrettik. Ben de Allah beni kurtarırsa bu çantayı Harem’de kalan mücâvirlerden gözüme ilk kim ilişirse ona vermeyi nezrettim. Karşılaştığım ilk kişi de sen oldun.” Dedi. Ben:

“-Aç bakalım onu!” dedim. Adam açınca içinden halis undan yapılmış ve kızarmış çörek, kabuğu soyulmuş badem ve küp şeker çıktı. Bir avuç ondan, bir avuç bundan aldım ve adama: “Kalanı çocuklarına benden hediye olarak götür.” İşte bu hediyeyi kabul ettim sonra kendi kendime: “Rızkın on günden beri sana geliyor, sen ise onu vâdîde arıyorsun.” dedim. (İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu’l-Beyân, 7.Cilt, 292,293. Sayfa, Erkam Yay.)

Kaynak: Altınoluk Dergisi, 2g1d Hizmeti

İslam ve İhsan

BEREKET DUASI

Bereket Duası

"KUŞLAR GİBİ RIZIKLANDIRILIRDINIZ" HADİSİ

"Kuşlar Gibi Rızıklandırılırdınız" Hadisi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.