Ruh ile İlgili Hadisler
Ruh ile ilgili hadisler nelerdir? Peygamberimizin (s.a.v.) ruh konusu hakkındaki bazı hadisleri.
Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ruh ile ilgili hadis-i şerifleri...
RUH HAKKIDNA HADİSLER
Abdullâh b. Mesut (r.a.) anlatıyor:
Ben Medine’de Peygamber’le birlikte bir tarladaydık. O, hurma dalından bir değneğe dayanıyordu. O sırada birkaç Yahudiye rastladı. Onların bazısı, ‘ona ruhu sorun.” derken, bazısı da, ‘Hayır, bunu sormayın, olur ki hoşunuza gitmeyecek bir cevap verir.’ dediler. Derken kalkıp geldiler ve, “Yâ Eba’l-Kâsım! Bize ruhtan bahset!” dediler. Bunun üzerine Resûlullah bir müddet bekledi. Ben, o esnada kendisine vahiy geldiğini fark ettim. Bu yüzden vahiy tamamlanıncaya kadar biraz geriye çekildim. Nihayet Rasulullah, “Sana ruhu sorarlar. De ki, ruh, Rabbimin emrindendir...” (el-İsrâ: 17, 85) âyetini okudu. (Buhârî, İ’tisâm, 3)
***
Ebû Hüreyre (r.a.) şöyle naklediyor:
Resûlullah, “İnsanlar gümüş ve altın madenlerine benzerler. Câhiliye devrinde hayırlı olanlar, İslâm’da da hayırlı olanlardır. Yeter ki, İslâm’ı iyi kavrasınlar. Ruhlar da toplu cemaatlerdir. Onlardan birbirleriyle uyuşanlar kaynaşır, uyuşamayanlar da anlaşamaz, ayrılırlar.” buyurmuştur. (Müslim, Birr, 160; Buhârî, Enbiyâ, 2)
***
Ebû Hüreyre (r.a.) anlatıyor:
“Müminin ruhu çıktığı zaman, onu iki melek karşılar ve yükseklere çıkarırlar... Gök ehli, ‘Yer tarafından güzel bir ruh geldi. Allah sana ve yaşattığın cesede salât (dua) etsin.’ derler. Peşinden onu Yüce Rabbine götürürler. Sonra, ‘Bunu sınırın ötesine (sidretü’l-müntehâ’ya) kadar götürün.’ diye buyurulur. Kâfirin ruhu çıktığı zaman... gök ehli, ‘Yer tarafından kötü bir ruh geldi.’ derler ve ‘Bunu sınırın sonuna (cehenneme) kadar götürün.’ diye söylenir.” (Müslim, Cennet, 75)
***
Abdurrahman b. Kâ’b el-Ensârî’nin (r.a.) babası Kâ’b bin Mâlik’den (r.a.) rivayet ettiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Müminin ruhu, kendisinin dirileceği (kıyamet) günü cesedine geri dönünceye kadar cennet ağaçlarından beslenen kuş gibidir.” (İbn Mâce, Zühd, 32; Nesâî, Cenâiz, 117; Muvatta’, Cenâiz, 16)