Ruhsuz Bir Toplumun Kabir Taşları
Geçmiş ile günümüz binalarını mukayese eden Osman Nuri Topbaş hoca, gökdelenler yapan mimarlığı "diken mimarîsi" olarak tarif ediyor.
Âhireti ufkundan hiç ayırmayan muhteşem mâzimizin muazzam âbideleri Süleymaniye, Sultanahmet ve emsâli camilerimize baktığımız zaman; sanki ellerini semâya kaldırmış, ibâdet halindeki hayırlı ümmetin âdeta bir timsâlini temâşâ ederiz.
RUHSUZ BİR TOPLUMUN KABİR TAŞLARI
Âhiretsiz bir dünya anlayışıyla toprağa kazık gibi çakılmış, kaktüs dikenleri gibi sivri, göğü ve gözü rencide eden, kasvet aşılayan günümüzün çarpık (rezidans) binaları ise; sanki âhireti unutmuş, ruhsuz bir toplumun kabir taşları gibi...
İşte bu iki mimarî anlayış, iki dünya toplumunun ruh hâlini aksettiren en net misaldir.
HUZUR, TEVÂZÛ TABİİLİK
Dünün hayırlı ümmete ait mimarîsinde ihtişam vardı fakat gösteriş yoktu, kimsenin manzarasına perde olmak gibi bir haksızlık ve ruhları bunaltan bir rahatsızlık yoktu; sadece huzur vardı, tevâzû vardı, tabiîlik ve tabiat vardı. Batının dünyaya yaydığı diken mimarisinde ise, hakka tecavüz var. Arkada kalanı karanlığa itme var. Gösteriş var, lüks var, debdebe var. Lâkin huzur ve sükûnet yok. Binbir nefsânî kahkaha ve gürültü var, lâkin gönül sürûru ve saâdet yok.
Kaynak: Dünya Bülteni