Ruhun Baharına Davet!

Yüzakı Dergisi Şubat [2016] sayısında "ruhun baharını" arıyor. 

“Birlik ve beraberliğe her zamankinden fazla ihtiyacımızın olduğu bu günlerde...” denir, her zaman. Çünkü;

Birlik ve beraberliğe ihtiyacın olmadığı bir zaman yoktur ki...  Birlik ve beraberlik, dirlik ve dirilik demektir. Birleri beraber tutan, kurda kuşa yem etmeyen şey; tesbihin ipidir, kardeşliktir, uhuvvettir, vahdettir ve ittihattır...

Camilerimizin safları misali, intizam ve insicam; ordunun safları misali, düşmana korku ve ihtişamdır birlik ve beraberlik...

Bir imama, bir mürşide, bir üstada, bir ustaya, bir hocaya, yani başa bağlılık, yani imameye gönül râbıtasıyla bağlı taneler olmakla mümkündür, birlik ve beraberlik.

Fakat bu beraberlik -geçmişte batıda ve doğuda denemeye kalkanların başaramadığı gibi- zorla olmaz. Ruh ile olur, rûhâniyet ile olur, gönül ile olur, gönülden olur. İnsanları o intizamlı ve farkları, apoletleri eşitleyici saflara «Hayye ale’l-felâh!» diye çağıran ilâhî davete icâbet sevk eder. Yani tesbihin ipi, esaret zinciri değildir, gönül râbıtasıdır. “Allâh’ın ipine sımsıkı sarılın.” (Âl-i İmrân, 103) emrindeki «habl-i metîn»dir, o tesbihin ipi... Kur’ân’dır. Allâh’a, Rasûlü’ne ve senden olan ülu’l-emre itaattir.

RÛHUN BAHARI NASILDI?

Ruhun baharında; Birdik, beraberdik, diriydik, kavîdik... Nefsâniyetin hazanında;

Gönülsüzlükler, kopardı ipi... Ruhsuzluk dağıttı râbıtamızı... Tefrika, ihtilâf, hilâf ve param parçalık geldi. Birlikten sıkılan, dağılmayı seçen taneler, şimdi «Böl-Parçala-Yut» tezgâhına geldiklerini fark edip feryâd etseler de, ne tesbih var, ortada ne imame...

Lâkin ümitsizlik yok. Çare; ruhun baharında...

Bizi saf tutmaktan, birlik olmaktan, tesbih intizamından alıkoyan çıkıntılıklar ve sert nefsânî köşeler, rûhâniyetin baharında yağan rahmet yağmurlarıyla törpülendikçe ve yumuşadıkça yeniden duyacak felâh çağrısını kulaklarımız...

Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali Eşmeli mü’minlerin bir vücut gibi olduğu hadîsinden hareketle hastalığı ve tedaviyi teşhis etti:

“Kollar; «Bana ne beyinden!» dedi. Beyin; «Bana ne gövdeden!» dedi. Kalpler; «Bana ne göğüsten!» dedi. Şeytanı ve düşmanı fark etmeyenler, dostu suçladı. Olan oldu.”

Muhterem Osman Nûri Topbaş Hocaefendi, Fahr-i Kâinat Efendimiz’in muhteşem ahlâkından «Gününü ve Ömrünü Değerlendirişi» maddesini, bir mü’minin zamanını, gününü ve gecesini ibâdet, içtimâî faaliyet ve hizmetlerle nasıl ihyâ etmesi gerektiğini izah ederek kaleme aldılar. Mes’ûliyetlerimizi hatırlatan bir nefis muhasebesi misali serdettiler.

Hazret-i Mevlânâ’dan Sır ve Hikmet İncileri'nde ise; kâinâtın zikrini duyan ve bunun vecdiyle «zikrullâh»a doyamayan Hak dostlarından misallerle; «Paslı Kalbin Cilâsı: Zikrullah» başlıklı makale yer aldı.

Dağılan tesbihi yeniden bir araya getirmek için usuller teklif etti yazarlarımız. Müşterekleri bulma ve onların üzerinde durmanın ehemmiyeti dile getirildi. Mezheb ile fırkanın, mezhebe intisap etmekle, menfî mezhepçiliğin farkları işlendi. Dağılmaya mâni olmakta imameye ve tanelere düşenler, yani meşveret ve itaat, tevâzu ve muhabbet, Medine esintileriyle ele alındı.  Tesbihin ipini koparmaya çalışanlara, fitnecilere, tarihten misallerle dikkat çekildi.

Eğitim Notları’nda mescidlere asılı olma felâhı...

Emekli hâkim Mehmet Mencet; ailedeki bağları kesen fitnelere, sanal âlem, bencillik ve dünyaya tamah edici anlaşmalı boşanmalara temas etti. Ahmet Ziylan’ın hâtıraları, işini sevmek ve insanlığa faydalı olma azminin, çalışma hayatındaki mühim yerini anlattı.

Kedilere şefkat ve sevgisiyle sosyal medyada bir anda tanınan Aziz Mahmud Hüdâyî Camii İmam-hatibi Hâfız Mustafa Efe ile mülâkat gerçekleştirdik.

Tesbihte bir tane imame var. Tarihte birçok çekişme baş olma sevdasından oldu. Celâleddin Karatay, üç şehzadeyi bir imam gibi tutmayı başaran, mütevâzı, çalışkan bir şahsiyet... Dosyamızda...

Şiirler... Tefrika yüzünden kavrulan İslâm âleminin, bölücüler yüzünden burkulan yüreğimizin feryatları...

Hepsi; Rûhun baharına davet...

Ayrıntılı Bilgi: www.yuzaki.com.tr

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.