Rûm Suresi 36. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Rûm Suresi 36. ayeti ne anlatıyor? Rûm Suresi 36. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Rûm Suresi 36. Ayetinin Arapçası:
وَاِذَٓا اَذَقْنَا النَّاسَ رَحْمَةً فَرِحُوا بِهَاۜ وَاِنْ تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يهِمْ اِذَا هُمْ يَقْنَطُونَ
Rûm Suresi 36. Ayetinin Meali (Anlamı):
Bu tür nankör insanlara bir rahmet tattırdığımızda bununla sevinir, şımarırlar. Fakat kendi elleriyle yaptıkları günahlar yüzünden başlarına bir felâket geldiğinde ise derhal ümitsizliğe düşerler.
Rûm Suresi 36. Ayetinin Tefsiri:
Aslında Allah’ın lutuf ve rahmetiyle sevinmek men edilmemiş, aksine emredilmiştir. Fakat bu sevinçten maksat, nimet vereni tanıyarak, hamd ve şükrünü idrâk ederek sevinmektir. Burada ise nimet vereni hesâba katmayıp sadece nimete güvenerek şımarıp hevâlarına uyan kimselerin hâli açıklanmaktadır ki, bunlara hitaben: “Şımarma! Şüphesiz Allah şımaranları sevmez!” (Kasas 28/76) buyrulmaktadır. Böyle kimseler ibâdet etseler bile, dünya menfaati için ederler. Sırf ellerindeki nimetlere güvendikleri için, kendi yaptıkları yüzünden başlarına bir fenâlık gelse derhal ümitsizliğe düşerler. Allah’ın rahmetinden tamamen ümit keserler. Çünkü güven ve teslîmiyetleri Allah’a değil, fânî şeyleredir.
Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Mü’min taze ekine benzer. Rüzgar estikçe yatar, yine kalkar. Kâfir çam ağacına benzer. Rüzgar estikçe gürler, fakat bir kere yıkılınca artık kalkamaz.” (Müslim, Munâfikûn 58)
Gönlün fânî şeylere ve maddî menfaatlere değil, bunları bahşeden Allah’a bağlı olması gerektiği hususunda buyruluyor ki:Rûm Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Rûm Suresi 36. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...