Rüşd Ne Demek?

Rüşd nedir? Rüşd kelimesinin anlamı nedir? Rüşd kelimesine örnek cümleler...

Rüşd: Doğru yolu bulma, iyiyi kötüden ayırma. Çocukluk devresini geçip medenî haklarını kullanma çağına gelme, bâliğ olma anlamlarına gelir.

RÜŞD KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

“De ki: Gelin Rabbinizin size neleri harâm kıldığını okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı
öldürmeyin! Zîrâ sizin de onların da rızkını Biz veririz. Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın ve Allâh’ın muhterem (dokunulmaz) kıldığı cana haksız yere kıymayın! İşte bunlar Allâh’ın size emrettikleridir. Umulur ki düşünüp anlarsınız.

Rüşd çağına erişinceye kadar, yetîmin malına en güzel şekilde yaklaşın. Ölçü ve tartıyı adâletle yapın. Biz herkese ancak gücünün yettiği kadarını
yükleriz.

Söz söylediğiniz zaman, (leh ve aleyhinde söyleyeceğiniz kimse) akrabânız dahî olsa adâletli olun ve Allâh’a verdiğiniz sözü tutun. İşte Allâh size,
iyice düşünesiniz diye bunları emretti.

Şüphesiz bu, Ben’im dosdoğru yolumdur. Buna uyun, (başka) yollara uymayın. Zîrâ o yollar sizi Allâh’ın yolundan ayırır. İşte Allâh, sakınıp takvâ
sâhibi olasınız diye size bunları emretti.” (el-En’âm, 151-153)

*****

Sokakların insafına terk edilmiş tinerci çocuklar da, bizim çocuklarımızdır. Daha birçoğu rüşdüne ermemiş bu çocuklar, bu tâze bahar dalı gibi bedenler, göz göre göre, yavaş yavaş intihar ediyorlar. Soludukları zehirle ciğerlerini yakıyor, beyinlerini imhâ ediyorlar. Laçkalaşmış sinirleriyle kendi kollarını bacaklarını kesiyorlar. Yarın başkalarını da kesecekler, cinâyetlere karışacaklar…

*****

Bütün mü’minler, aynı Kur’ân’ın rahlesi önünde otursalar bile, herkes ancak kendi kalbî seviyesine göre bir netice alır. Kur’ân, rüşdünü ikmâl etmiş insanlığa son mesaj ve son çağrıdır. İslâm dünyasında 1400 seneden beri yazılmış olan bütün eserler, bir kitabı, yani Kur’ân-ı Kerîm’i; bir insanı, yani Peygamber Efendimiz’i izah edebilmek içindir.

*****

Kur’ân-ı Kerîm, her şeyiyle bütün bir kâinâtın, kelâm aynasına aksetmiş hâlidir. Bu sebeple kâinâttaki bütün hakîkatler Kur’ân’da da mevcuttur. Zîrâ Kur’ân, rüşdünü idrâk etmiş insanoğluna son mesaj ve son çağrıdır. Kâinâtta gizli olan hakîkatler; Tıp, Botanik, Astrofizik ve Embriyoloji gibi alanlarda tabiat âlimlerince incelendiği ve onların idrâk ve ihâtaları nisbetinde keşfedildiği gibi Kur’ân-ı Kerîm de İslâm âlimleri tarafından incelenmekte ve hakîkatleri zamanla gün yüzüne çıkarılmaktadır. 1400 küsûr seneden beri onun engin muhtevâsı içinde dolaşarak ihtivâ ettiği hakîkatleri araştıran sayısız Hak dostu âlimler, ondan akıl, idrâk, iz’an, kâbiliyet ve rûhî derinlikleri nisbetinde nasîb almaktadırlar. Bu faaliyet, kıyâmete kadar devam edecek ve yine de Kur’ân’ın ihtivâ ettiği hakîkatler tamâmen keşfedilip nihâyete erdirilemeyecektir. Zîrâ Kur’ân’ın her kelimesi, onu telâkkî eden âlimin idrâki kadar olmayıp aksine sonsuz bir mânâ derinliğine sâhiptir. Lâkin insanların ekserîsine lâzım olan onun zâhirî muhtevâsıdır. Bu da, beşer hayatını mükemmel bir sûrette tanzîme kâfîdir. Zâten o hakîkat ummânının bütününü idrâk aslâ mümkün değildir. Bu, ancak Rasûlullâh - sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e âit bir keyfiyettir. Zîrâ Kur’ân, âciz bir insanın ilmi değil, bu dünyâdaki bütün ilimlerin kâidelerini vazederek insanlara lutfeden Rabbin ilmidir. Aynı zamanda ilmî keşiflere vâsıta olan idrakleri yaratan da o kelâmın sâhibi olan Hak Teâlâ’dır.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.