Rüşd Ne Demek?

Rüşd ne demek? Kısaca anlamı nedir?

Sözlükte "erginlik, reşitlik, olgunluk" gibi anlamlara gelen rüşd, ıstılahta maddî veya manevî olarak doğru yola girmek ve doğru yol demektir. Doğru yola giren kimseye râşid denir. Rüşd kavramı ve türevleri Kur'ân'da 19 defa geçmiş ve îmân, hak ve hidâyet (Bakara, 2/250), fayda (Cin, 72/21), hayır (Cin, 72/10), doğru yol (Kehf, 18/66), çıkış ve kurtuluş yolu, doğru (Kehf, 18/10) akıl ve olgunluk (Nisâ, 4/6) anlamlarında kullanılmıştır.

Kur'ân, insanları doğruya (rüşde) iletir. (Cin, 72/2) Îmân edip Müslüman olan doğru yolu (rüşd) bulur (Bakara, 2/136; Cin, 72/14).

"Rüşd" kavramı, sırat-ı mustakim, sebîlü'r-reşâd, hüdâ ile eş, sebîlü'l-ğayy (sapıklık yolu) ile zıt anlamdadır. Doğru yol ile kasıt, Allah yolu olan İslâm Dini'dir.

Bir fıkıh terimi olarak rüşd, dinî vazifeleri yerine getirme ve malı kontrol edebilme çağını ifade etmektedir.

Kişinin dinî vazifelerini yerine getirmekle sorumlu tutulacağı yaş, buluğ çağına erişmesidir. Akıllı olarak buluğ çağına ulaşan kişi, dinî görevleri açısından reşîttir; bunları yerine getirmesi gerekir. (bk. Bulûğ)

Malını kontrol edebilmesi ve mallarının kendisine teslim edilmesi anlamındaki rüşd konusunda da, bulûğ çağı ölçü olarak alınmıştır. Ancak bunda ayrıca, kârını ve zararını hesap edip akıllıca tasarrufta bulunacak şekilde olgunluğa erişmesi de aranır. Bu anlamdaki rüşd, fakihlere ve hukuk anlayışlarına göre değişmektedir. Kur'ân-ı Kerim'de, "Allah'ın geçiminize dayanak kıldığı mallarınızı aklı zayıf olup da saçıp savuranlara (reşit olmayanlara) vermeyin; o mallarla onları besleyin, giydirin ve onlara güzel söz söyleyin. Evlilik çağına gelinceye kadar yetimleri deneyin, eğer onlarda akılca bir rüşd görürseniz, hemen mallarını kendilerine verin." buyurulmaktadır (Nisâ, 4/5-6).

Fakihlerin tamamı rüşdün alt sınırını bulûğ olarak kabul etmekle birlikte üst sınırı konusunda ihtilafa düşmüşlerdir. Bazı fakihler rüşdün üst sınırı için bir yaş belirlemezlerken, İmam-ı Azam, 25 yaşını en üst sınır olarak kabul etmiştir. Bu yaşa ulaştığında, tasarruflarında normal davranmasa da, rüşd çağına ulaştığı için malı kendisine teslim edilir ve tasarrufuna hacr konulmaz demiştir. Kanunlarda da rüşd yaşı, ülkelere göre 17 ? 21 arasında farklı yaşlar belirlenmiştir.

Kaynak: Diyanet

İslam ve İhsan

RÜŞD NEDİR?

Rüşd Nedir?

“ALLÂHÜMME ELHİMNÎ RÜŞDÎ VE EİZNÎ MİN ŞERRİ NEFSΔ DUASI İLE ARAPÇA TÜRKÇE OKUNUŞU VE ANLAMI

“Allâhümme Elhimnî Rüşdî Ve Eiznî Min Şerri Nefsî” Duası İle Arapça Türkçe Okunuşu ve Anlamı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.