Rüsuh Ne Demek?

Rüsuh nedir? Rüsuh kelimesinin anlamı nedir? Rüsuh kelimesine örnek cümleler...

Ru­sûh: Muh­kem, sağ­lam ol­ma. Bir il­min de­rin­li­ği­ne inip in­ce­lik­le­ri­ne vâ­kıf ol­ma. Ma­hâ­ret, me­le­ke anlamlarına gelmektedir.

RÜSUH KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

“Şâyet yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de arkasından yedi deniz daha katılarak (mürekkep olsa) Allâh’ın sözleri (yazmakla) tükenmez. Şüphe yok ki Allâh mutlak gâlib ve hikmet sahibidir.” (Lokman, 27)

Cenâb-ı Hak, kendi kelimelerinin muhtevâsını, bir bakıma beşerî kelimelerin muhtevâsının üzerine çıkarmakta ve onların sonsuzluğunu ifâde ederek âdetâ daha derin nasipler ve hisseler alınmasını murâd etmektedir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’in bu husûsiyetini, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“…Kur’ân’ın her an ortaya çıkan bediî (daha önce keşfedilmemiş) mânâları tükenmez…” (Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân, 14) sözleri ile ifâde etmiştir.

Hazret-i Mevlânâ da bu hususta:

“Kur’ân-ı Kerîm’in zâhirini bir okka mürekkeple yazmak mümkündür. İhtivâ ettiği bütün sırları ifâde etmeye ise sâhilsiz deryâlar mürekkep, yeryüzündeki bütün ağaçlar da kalem olsa yine de kifâyet etmez.” der.

Yukarıda geçen âyet ve hadisteki ifâdeler, Kur’ân-ı Kerîm’in kâinattaki bütün hakîkatlerin kâmil bir manzûmesi olduğunu ve bütün gerçeklerin onda birer nüve hâlinde bulunduğunu gösterir. Zîrâ bu tür bilgi ve gerçeklerin Kur’ân-ı Kerîm’deki mevcûdiyeti, sarâhat cihetiyle olsaydı, onun sonsuz bir hacme ulaşması gerekirdi. Bu bakımdan bazı gerçekler sarâhaten, fakat pek çoğu da delâlet cihetiyle yer alır. Bu nevî sırrî gerçekleri bulup ortaya
çıkarmak, ancak ilimde rusûh sahibi olmakla yâni incelikleri kavramaya istîdâdlı bir akl-ı selîm ve kalb gözüyle mümkündür.

*****

“... Kulları içinde ancak âlimler, Allâh’tan (gereğince) korkar.” (Fâtır, 28) buyurulmuştur.

İlim, kaydettiği her terakkî ile beşer idrâkine kudret ve azamet-i ilâhiyyeden yeni bir delil sunmaktadır. Kâinât bu vasfıyla, insan idrâkinin keşfine âmâde sonsuz bir hakîkatler manzûmesidir. Bu hâliyle o, âdetâ kelimelere dökülmemiş bir şiir ve mufassal bir kitaptır. İlâhî emirlere riâyetle ilimde rüsûh sâhibi (inceliklere vâkıf) olanlar, satırlara aksetmiş olan gerçekleri aşıp, mânevî bir salâhiyetle kâinât kitâbındaki hikmet ve esrârı okumaya
başlarlar.

Fennî ilimler âleme hâkim olan ilâhî nizâmı, “tabiat kânunları” adı altında kâideleştirmeye çalışırlar. Lâkin, ilimde rüsûh sâhibi olanlar tabiat
kânunları denilen bu gerçekleri daha küllî bir noktadan kavrayarak kâinâta hâkim olan murâd-ı ilâhiyyeye ulaşırlar.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.