Sabah Namazının Kılınışı

Sabah namazı iki rekât sünnet, iki rekât farz olmak üzere 4 rekâttır. İşte Sabah namazının hem sünnetinin hem de farzının kılınışı..

SABAH NAMAZININ SÜNNETİNİN KILINIŞI NASILDIR? Sabah namazının iki rekât sünnetini kılmak için: “Niyet ettim bugünkü sabah namazının sünnetini kılmaya” diye niyet eder, elleri, baş parmak kulaklarının yumuşağına gelecek kadar yukarıya kaldırıp, “Allahuekber” diye tekbir alır. Bundan sonra elleri bağlar, “Sübhâneke’llâhümme ve bi hamdike ve tebbârekesmüke ve teâlâ ceddüke ve lâ ilâhe gayruk” duasını okur ve “Eûzü billahi mine’ş-şeytânirracîm (İlâhî rahmetten kovulmuş olan şeytandan Allah’a sığınırım) - Bismillâhirrahmanirrahim (Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla başlarım)” der ve Fâtiha sûresini okur, sonra “âmin (kabul buyur, ey Rabb’immiz)” der ve bir miktar daha Kur’an okur. Bu bir miktarla kastedilen, en az bir sûre veya üç kısa âyet yahut üç kısa âyet uzunluğunda bir âyettir. Bundan sonra “Allahuekber” diye rükûa varır, bu durumda en az üç kere, “Sübhâne rabbiye’l-azîm (Yüce Rabb’imi her türlü eksik sıfatlardan tenzih ederim )” der. Sonra “semi allahü limen hamideh (Allah, hamdeden kulunun övgüsünü işitmiştir)” diyerek ayağa kalkar, ayakta “Allâhümme Rabbennâ leke’l-hamd (Allahım! Hamd sana mahsustur)” der, bundan sonra “Allahueekber” diyerek secdeye varır, secdede üç kere “Sübhâne rabbiye’l-a’lâ (Ey en yüce olan Rabb’im! Seni her türlü eksik sıfatlardan tenzih ederim)” der, sonra “Allahuekber” diyerek kalkar, bir tesbih miktarı oturup, yine “Allahuekber” diyerek ikinci secdeye varır, bunda da üç kere “Sübhâne rabbiye’l-a’lâ” der. Bununla bir rekât tamamlanmış olur. Bu ikinci secdeden sonra “Allahuekber” denilerek ikinci rekâta kalkılır. Ayakta yalnız Besmele ile Fâtiha ve bir miktar daha Kur’an okunur, birinci rekâtta olduğu gibi rükû ve secdelere varılır, ikinci secdeden sonra oturulur ki bu iki rekâtlı bir namazda son oturuştur. Bunda Tehıyyât, salli-bârik ve “Rabbenâ âtinâ fiddünyâ haseneten...” duaları sonuna kadar okunur, sonra “es-selâmü aleyküm ve rahmetullah (Allah’ın selâmı ve rahmeti size olsun)” diyerek sağ tarafa, sonra da yine “es-selâmü aleyküm ve rahmetullah” diyerek sol tarafa yüz çevirip selâm verilir. Bununla sağ ve sol tarafta bulunan mü’minlere, meleklere ve mü’min cinlere selâm verilmiş olur. Böylece iki rekâtlı bir namaz bitmiş bulunur. Bütün bu tekbirler, tesbih ve kıraatler gizli, yani namaz kılanın kendisinin işitebileceği bir sesle gizlice yapılır. Namazda erkekler ile kadınların ellerini kaldırma, bağlama şekli, rükû ile secdelerde ve oturuşlarda alacakları durumlar “Namazın sünnetleri ve âdâbı” konularında açıklanmıştır. SABAH NAMAZININ FARZI NASIL KILINIR? Sabah namazının iki rekât farzı ise şöyle kılınır: Önce, erkeklere mahsus olmak üzere kâmet getirilir, sonra “bugünkü sabah namazının farzını kılmaya” diye niyet edilir ve eller kulakların hizasına kadar kaldırılarak “Allahu ekber” diye namaza başlanır ve sabah namazının sünnetinde belirtildiği üzere kılınıp tamamlanır. Ancak sabah namazının farzında Fâtiha’dan sonra biraz fazla Kur’an okunması sünnettir. Bu sünnetin en az miktarı kırk âyet kadardır. Bununla birlikte üç kısa âyet miktarı okunması da caizdir. Vaktin çıkmasından korkulduğu takdirde az âyet okunur. Hatta yalnız Fâtiha ile veya bir birkaç âyetle de yetinilebilir. Ebû Hanife’ye göre, farz olan kıraatin alt sınırı, en az altı harfli bir âyettir. “Sümme nazara (sonra baktı)” ve “lem yelid (doğurmadı)” âyetlerinde olduğu gibi. (Kâsânî, age, I, 11 0; İbnu’l-Humâm, age, I, 193, 205, 322 vd; İbn Âbidîn, age, I, 415; Zeylâî, Tebyînü’l- Hakâik, I, 104 vd.; Bilmen, age, s. 153) Tek başına namaz kılan kimse, bu farzı kılarken tekbirleri, Fâtiha’yı, ilâve edeceği sûre veya âyetleri ve “semi allahü limen hamideh” cümlesini açık (sesli) okuyabilir. Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, İslâm İlmihali, Erkam Yayınları SABAH NAMAZI NASIL KILINIR?

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.