Sabah ve Yatsı Namazlarını Cemaatle Kılmanın Fazileti ile İlgili Hadisler

Sabah ve yatsı namazlarını cemaatle kılmanın fazîleti ile ilgili hadisleri yazımızda okuyabilirsiniz.

Sabah ve yatsı namazlarını cemaatle kılmanın faziletine dair hadisler.

SABAH VE YATSI NAMAZLARINI CEMAATLE KILMANIN FAZİLETİ

Ebu Hüreyre -radıyallâhu anh- anlatıyor:

Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdular:

“(Vaktiyle) biri yolda giderken güzergâhının üstünde bir diken dalı gördü. Onu alıp (yolun kenarına) attı. Allâh Teâlâ bu amelini kabul etti ve adamı affetti.

Şehidler beş kısımdır: Vebâdan ölen, karın ağrısına mübtelâ olarak ölen, suda boğulan, göçük altında kalıp ölen ve bir de Allâh yolunda şehid olan.

İnsanlar ezan okumakta ve ilk safta namaz kılmakta ne kadar sevap olduğunu bilseler de kur’a çekmekten başka çâre bulamasalardı, mutlaka böyle yaparlardı. Namaza erken gitmedeki fazîleti bilselerdi birbirleriyle yarış ederlerdi. Yatsı ile sabah cemaatlerindeki sevâbı bilselerdi emekleyerek de olsa giderlerdi.” (Buhârî, Ezân, 32)

***

Ebu Hüreyre -radıyallâhu anh- anlatıyor:

Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- buyurdular ki:

“Her kim sabah akşam namaz için mescide giderse, her gittiğinde Allâh Teâlâ ona cennetteki konağını hazırlar.” (Buhârî, Ezân, 37; Müslim, Mesâcid, 285)

***

Abdurrahman bin Ebî Amre anlatıyor:

Osman bin Affân -radıyallâhu anh- akşam namazından sonra Mescid’e girdi ve yalnız başına bir kenara oturdu. Ben de gidip yanına oturdum. Bana şöyle dedi:

“–Ey kardeşimin oğlu! Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-’i şöyle buyururken işitmiştim:

«Yatsı namazını cemaatle kılan kimse, gecenin yarısını namazla geçirmiş gibidir. Sabah namazını cemaatle kılan kimse ise bütün gece namaz kılmış gibidir.»” (Müslim, Mesâcid 260)

***

Cündeb bin Abdullâh -radıyallâhu anh- anlatıyor:

Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdular:

“Sabah namazını (cemaatle) kılan kimse Allâh’ın himâyesindedir. Allâh, bizzat himâyesinde olan bir hususta sizi hesâba çekmesin. Allâh, himâyesindeki bir hususta hesâba çektiği kimseyi yakalayıp cezalandırır, sonra da onu yüzüstü cehenneme atar. ” (Müslim, Mesâcid 262; Tirmizî, Salât 51, Fiten 6; İbn Mâce, Fiten 6)

***

Ebû Bekre -radıyallâhu anh- anlatıyor:

Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- buyurdular ki:

“Kim sabah namazını cemaatle kılarsa o Allâh’ın koruması altına girer. Kim Allâh’ın zimmetini bozar, kabul etmezse Allâh onu yüz üstü cehenneme atar.” (Heysemî, Mecmau’z-zevâid,  II, 41)

***

Büreyde el-Eslemî -radıyallâhu anh- anlatıyor:

Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- buyurdular ki:

“Karanlıklarda câmilere yürüyen kimseleri, kıyâmet gününde tam bir nûr ile müjdele!” (Tirmizî, Salât, 51/223)

***

Übey bin Ka’b -radıyallâhu anh- anlatıyor:

Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- birgün bize sabah namazını kıldırdı ve:

“–Filan kimse burada mı?” buyurdu.

“–Hayır!” dediler.

“–Filan burada mı?” buyurdu. Yine:

“–Hayır!” dediler.

Bunun üzerine şöyle buyurdu:

“–İşte bu iki namaz, münafıklara en ağır gelen namazdır.  Bu iki namazda ne kadar çok ecir ve sevap olduğunu bilseydiniz, diz üstü emekleyerek de olsa cemaate gelirdiniz. Birinci saf meleklerin safı gibidir. Ondaki fazîleti bilseydiniz ona ulaşmak için yarışırdınız. Bir kimsenin başka bir kimseyle kıldığı namaz tek başına kıldığı namazdan daha fazîletlidir. İki kişi ile kıldığı namaz ise bir kişi ile kıldığı namazından daha üstündür. Beraber kılanların sayısı ne kadar çok olursa, kılınan namaz, Allâh katında o kadar sevimli olur.”  (Ebû Dâvûd, Salât, 47/554)

***

Ömer bin Hattab -radıyallâhu anh- anlatıyor:

Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- buyurdular ki:

“Kim kırk gece yatsının ilk rekâtını câmide cemaatle kılarsa Allâh Teâlâ bu vesileyle onu cehennemden âzâd eder.” (İbn-i Mâce, Mesâcid, 18)

Kaynak: kuranvesunnetyolunda.com

İslam ve İhsan

CEMAATLE NAMAZ KILMANIN FAZİLETİ, FAYDALARI VE ÖNEMİ

Cemaatle Namaz Kılmanın Fazileti, Faydaları ve Önemi

CEMAATLE NAMAZ İLE İLGİLİ ÖRNEKLER

Cemaatle Namaz ile İlgili Örnekler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.