Sadaka Verirken Dikkat Edin!

Sadakayı veren kişi unutmamalıdır ki; «Sadakaları Allah alır.» (et-Tevbe 104) Bu sebeple sadaka verirken çok hassas ve dikkatli olmalıyız.

Zekât, sadaka ve infak; kulu, Cenâb-ı Hakk’a kulu yaklaştıran ibâdetlerdir. Bu ibâdetleri îfâ ederken de hassâsiyet ve îtinâ göstermek lâzımdır.

Veren, dâimâ, alana bir teşekkür edâsı içerisinde ikrâm etmelidir. Verirken alanı asla istihfâf etmemeli, verdikten sonra da kesinlikle başa kakmamalıdır. Bilhassa muhtaç olup da istemek mecburiyetinde kalan muhtaçları; «Daha yeni verdik, bugün git yarın gel!» gibi çirkin sözlerle azarlamaktan sakınmak gerekir.

SADAKALARI ALLAH ALIR

Âyet-i kerîmede buyurulur:

“Güzel söz ve bağışlama, arkasından incitme gelen sadakadan daha hayırlıdır…” (el-Bakara, 263)

Çünkü bunlar, sadakaları Allah katında iptal eden çirkin davranışlardır. (Bkz. el-Bakara, 264)

Veren kişi unutmamalıdır ki; «Sadakaları Allah alır.» (et-Tevbe 104)

Hadîs-i şerifte buyurulur:

“Hiç şüphesiz ki sadaka, muhtaç onu almadan önce Allâh’ın (kudret) eline geçer. (Yani muhtaca verilen sadakaları önce Allah alır, sonra fukaraya devreder.)” (Münâvî, Künûzü’l-Hakāyık, s. 34)

İşte bu hakikati gönülden hisseden Hak dostları, infâkın îtina ve zarâfetle edâ edilmesi gerektiğini hatırlatmışlardır.

Ebu’l-Leys Semerkandî Hazretleri de şöyle buyurur:

“İnfak hususunda aslında veren kimsenin alan kimseye karşı büyük bir teşekkür edâsı içinde olması gerekir. Çünkü veren, alan kimse vesilesiyle dünya ve âhiretteki birçok iptilâ, musibet ve sıkıntılardan kurtulmuş olacaktır; hepsinden daha mühimi Allâh’ın rızâsını kazanacaktır.”

Nitekim sahâbe-i kirâm efendilerimiz, infâk ederken, muhataplarına bir teşekkür ve minnet yükü yüklemeyerek şöyle diyorlardı:

“…Biz sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz. Doğrusu biz, çok çetin ve belâlı bir günde (kıyâmet gününde) Rabbimiz’den (O’nun gazabına uğramaktan) korkarız.” (el-İnsân, 9-10)

İnfak bu zarâfetle edâ edildiğinde kulu Allâh’a yaklaştıran rûhâniyet dolu, feyizli bir ibâdet olur. Cenâb-ı Hak; merhametli, cömert ve infak sahibi kullarına sonsuz keremiyle mukabelede bulunur ve yardım eder. Hadîs-i şerifte buyurulur:

“Siz, cömerde ta‘n etmeyin. Cömert eğer sürçerse, Allah onu (mecâzî olarak) elinden tutup kaldırır.” (Heysemî, VI, 282)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2020 Ay: Aralık, Sayı: 190

İslam ve İhsan

SADAKA NEDİR? SADAKA İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Sadaka Nedir? Sadaka İle İlgili Ayet ve Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.