Sadaka Verirken İhlas ve Şükrün Önemi

Hadisleri

Sırf Al­lâh rı­zâ­sı için ya­pı­lan dav­ra­nış­lar, mu­ha­tap­la­rın kalb­le­ri­ne tesir eder ve on­la­rın ah­lâ­kı­nı gü­zel­leş­ti­rir. Onun için ya­pı­la­cak ha­yır­lar­da mu­hâ­ta­bın kal­bî du­ru­mun­dan çok, bi­zim kal­bî du­ru­mu­mu­zun mü­him ol­du­ğu­nu unut­ma­mak ge­re­kir. Al­lâh Ra­sû­lü -sallâllâhu aley­hi ve sel­lem- bu­yu­rur­lar:

"(Vak­tiy­le) bir adam:

«– Ben mut­la­ka bir sa­da­ka ve­re­ce­ğim.» de­di.

Ge­ce­le­yin evin­den sa­da­ka­sı­nı alıp çık­tı ve onu bil­me­den bir hır­sı­zın eli­ne tu­tuş­tur­du. Er­te­si gün bel­de hal­kı:

«– Hay­ret! Bu ge­ce bir hır­sı­za sa­da­ka ve­ril­miş!» di­ye ko­nuş­ma­ya baş­la­dı.

Adam:

«– Al­lâh’ım! Sa­na ham­dol­sun. Ben mut­la­ka bir sa­da­ka ve­re­ce­ğim.» de­di.

Yi­ne sa­da­ka­sı­nı ala­rak evin­den çık­tı ve onu (bu se­fer de bil­me­den) bir fâ­hi­şe­nin eli­ne tu­tuş­tur­du. Er­te­si gün halk:

«– Olur şey de­ğil! Bu ge­ce bir fâ­hi­şe­ye sa­da­ka ve­ril­miş!» di­ye de­di­ko­du­ya baş­la­dı.

Adam:

«– Al­lâh’ım! Bir fâ­hi­şe­ye (de ol­sa) sa­da­ka ver­di­ğim için sa­na hamd ol­sun. Ben mut­la­ka bir sa­da­ka ve­re­ce­ğim.» de­di.

(O ge­ce, yi­ne) sa­da­ka­sı­nı alıp evin­den çık­tı ve onu (bu de­fâ da bil­me­den) bir zen­gi­nin eli­ne koy­du. Er­te­si gün halk:

«– Bu ne iş­tir! Bu ge­ce bir zen­gi­ne sa­da­ka ve­ril­miş!» di­ye (hay­ret­le) söy­len­me­ye baş­la­dı.

Adam:

«– Al­lâh’ım! Hır­sı­za, fâ­hi­şe­ye ve zen­gi­ne (de ol­sa) sa­da­ka ver­di­ğim için sa­na ham­dol­sun.» de­di.

(Bu ih­lâ­sı üze­ri­ne) uy­ku­sun­da o ada­ma:

«– Hır­sı­za ver­di­ğin sa­da­ka, bel­ki onu yap­tı­ğı hır­sız­lık­tan utan­dı­rıp vaz­ge­çi­re­cek­tir. Fâ­hi­şe bel­ki yap­tı­ğın­dan vaz­ge­çip if­fet­li bir ka­dın ola­cak­tır. Zen­gin de bel­ki bun­dan ib­ret alıp Al­lâh’ın ken­di­si­ne ver­di­ği mal­dan muh­taç­la­ra da­ğı­ta­cak­tır.» de­nil­di.” (Bu­hâ­rî, Ze­kât 14; Müs­lim, Ze­kât, 78)

Do­la­yı­sıy­la sa­da­ka ve­ren, Rab­bi­ne şü­kür hâ­lin­de ol­ma­lı­dır. Çün­kü sa­da­ka­nın tesiri, ve­re­nin ih­lâ­sı­na gö­re te­cel­lî eder.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, İmandan İhsana Tasavvuf