Sade Hayat İmandandır
İslamiyet, Müslümanlara nasıl bir hayat yaşamayı emrediyor?
Ebû Ümâme (r.a) şöyle anlatır:
“Bir gün Resûlullah’ın ashâbı onun yanında dünyadan (onun zînetlerinden ve nimetleriyle övünenlerden) bahsettiler. Bunun üzerine Resûlullah şöyle buyurdular:
“Siz işitmiyor musunuz? Siz işitmiyor musunuz? Sade yaşamak imandandır; sâde hayat imandandır.” (Ebû Dâvûd, Tereccül, 1. Bkz. İbn Mâce, Zühd, 4.)
İnsan dünyaya kısa süreliğine imtihan edilmek üzere gönderilmiştir. Onun asıl hedefi dünyada kendisine lütfedilen nimetleri Allah’ın istediği şekilde kullanarak âhirette iyi bir derece kazanmaktır. Dolayısıyla bu hedefi unutturan veya ona gereği kadar önem vermeyi engelleyen şeylere karşı dikkatli olması gerekir. Bunların başında da dünya zevkine dalmak gelir. İnsan yemesi, içmesi, kıyafeti, evi, arabası ile ilgili hususlarda lükse, gösterişe ve yarışa girdiğinde asıl hedefini unutur veya ona gerekli ihtimâmı gösteremez. Zira dünya zevkleri insanın vaktini ve enerjisini çoğunlukla boşa harcar. Bu sebeple mü’minden istenen, dünya hayatında sade yaşayarak, ebedî hayatın hazırlığına daha fazla zaman ayırmasıdır.
Tabiî ki bu, insanın dünya nimetlerinden tamamen yüz çevirmesi, tertibe, düzene ve temizliğe riayet etmemesi demek değildir. İslâm pejmürdeliği ve dağınıklığı asla hoş görmez. Saçı sakalı, üstü başı düzgün ve temiz tutmayı emreder. Müslüman tertipli, düzenli, bakımlı olmakla birlikte dünya nimetleri konusunda lükse ve israfa kaçmayacak, gurur, kibir ve övünme yarışına girmeyecek, hayatı dünyadan ibaret görmeyecektir. Zira dünya nimetleri insanların birbirlerine karşı övünmeleri ve kibirlenmeleri için değil, imtihan vâsıtası olarak verilmiştir. Dolayısıyla onları kullanırken tevâzu üzere olmak gerekir.
Bu düşünceyle yaşanan mütevâzı ve mutedil bir hayat ve sâde bir görünüm, kâmil imanın alâmetlerinden biridir. Rasûlullah (s.a.v) ve ashâbı, sadece fakirken değil, idareci olup maddî imkânları arttığı zamanlarda bile mütevâzı bir hayat yaşamaya îtinâ göstermişlerdir.
Müslüman için en mühim hususlardan biri de infaktır. İslâm, infâkı ısrarla emreder ve mükâfatının çok büyük olduğunu bildirir. Lüks ve gösteriş içinde yaşayan bir insan infaka fazla imkân bulamaz. Sade ve mütevâzı bir hayat yaşayan mü’min ise Allah yolunda infak için daha fazla mal ayırarak kendini cehennem ateşinden korur.
Hâsılı zengin olanın dünya nimetlerini sade ve mütevâzı bir şekilde kullanması, fakir olanın da hâline şükrederek sabretmesi ve Allah’a itaatten geri kalmaması kâmil imanın bir göstergesidir.
Kaynak: Dr. Murat Kaya, kuranvesunnetyolunda.com
YORUMLAR