Sâdık Dânâ Hazretleri’nin Nasihatleri

Sâdık Dânâ Hazretleri’nden takipçilerine, sevenlerine nasihatler…

Dünya serî-üz zevâldir. Her gelen muayyen bir müddet yaşar. Bazısı genç, bazısı yaşlanmış bir şekilde ahirete intikal eder. Ne mutlu bu imtihanı verebilenlere... Cenâb-ı Hak bizi kendine kul yaptı. Yerde sürünen bir haşere yapabilirdi. Habîb-i Edîbine ümmet yaptı. Bunlar bizim için büyük nimetler... Ama işte bu yoldan istifade etmek lâzım.

SÂDIK DÂNÂ HAZRETLERİ’NDEN NASİHATLER

İnsanlar İkiye Ayrılır

İnsanlar iki kısımdır: Cenâb-ı Hakka vâsıl olanlar, Cenâb-ı Hakka vâsıl olamayanlar. Cenâb-ı Hakka vâsıl olamayanlar zâhiren ibadet ederler. İbadetleri çoktur, sehere kalkanlar bile vardır. Fakat kalb vaziyetleri inkişaf etmemiştir. Her şeyi kendilerine mal ederler. Ben yaptım, ben ettim vs. derler.

Kişi Bu Hususlara Dikkat Etmeli

Kardeşlerini lâyıkıyla sevemezler. Hâlbuki hakiki bir kul her şeyin Cenâb-ı Hakk’tan olduğunu bilir. Mademki Cenâb-ı Hakk böyle güzel ikramlar yapmış bize, biz de olmayanları bu yola girmesi için teşvik edeceğiz, böyle arzu edeceğiz. Bilhassa muvaffak olabilmek için yegâne şart ve basamak, Kur’an’ı Kerim ahkâmına çok dikkatli olmak.

Gaflet muvâfık değil. İnsan bastığı yeri muhakkak bilmesi lâzım. Cenâb-ı Hak neyi emretti, neyi yasak etti, bunun üzerinde titizlikle titreyeceğiz. Kuru kuruya ben dervişim demek kâfi değil. Bu hususlara dikkat edeceğiz ki tam terakkî edelim.

Bu hususlara dikkat ettikten sonra haram ve helâl mevzuunda da dikkatli olacağız. Davranışlarımız muhakkak helâl olacak. İnsan dikkat ederse Cenâb-ı Hakk her türlü kolaylığı lütf u ihsan eder. Daha sonra azimli olacağız. Dünya meşgâle yeridir. İnsan her gün hoşlandığı veya hoşlanmadığı bin bir gaileyle karşılaşır. Sırasına göre aileden mutazarrır olur, ailesi itaatli olmaz; zenginken fakir düşer. Bazen fakirken zengin olur. Fakirken zengin olanlar şımarmamalı, yine kulluk vazifelerini ifa etmelidirler. İnsan sıhhatliyken sıhhatsiz hale düşer. Fakat azimli olursa kulluk vazifesini yürütür.

Bir kul ne kadar Cenâb-ı Hakk’ın yolunda olursa Cenâb-ı Hak onun sadrına dünyadayken o kadar çabuk inkişaf verir. Her şey ona hoş gelir. Hiçbir keder onu sıkmaz, her şey tatlı gelir. Seherlerde kalkacağız, teheccüd namazımızı îfâ edeceğiz. En aşağı iki rekât... Arzu edenler dört veya altı kılarlarsa nûrun alâ nur. Sonra manevî dersimizi seve seve yapmamız lâzım. Âdet yerini bulsun diye yapılan namaz niyaz pek muvâfık değildir.

Namazdan Zevk Alamamanın Sebebi

Bazısı vardır der ki: “Ben yirmi senedir namaz kılıyorum ama zevk alamıyorum.” Bunun sebebi var: Ya harama helâle dikkat etmiyor veyahut namazın ehemmiyetini idrak etmiyor. Namazın ehemmiyeti idrak edilirse ondan çok büyük tefeyyüzler cereyân eder. Manevî ders de böyle... Seherlerde kalkacağız; ne emredilmişse harfiyyen onu icra etmek lâzım.

Ders yaparken de gönlümüzü tam Cenâb-ı Hakk’a vermemiz lâzım. Öyle bir an ki o, tam Rabbımızla beraber olunan bir an... Cenâb-ı Hak ile her zaman beraberiz amma tabiî o zaman daha istisnâî bir zaman ve zemin olmuş oluyor. O şekilde gönlümüzü vereceğiz. O sırada ne ukbâ, ne dünya, ne aile, ne çoluk, ne ana, ne baba, ne evlat, ne komşu... Tamamen kalbimizden çıkaracağız. Tam, hakiki zikir olmuş olur. Böyle boynumuz bükük olarak Rabbimize iltica edeceğiz. “Allah, Allah” derken o ruhu içimizde duymamız lâzım.

İstidatlı Olanlara Bu Yolu Tavsiye Ederiz

Mümkün olduğu kadar birbirimizi seveceğiz. İstidatlı olanlara da bu yolu tavsiye edebiliriz. Bir arkadaşımız var; kendisine bu yol nasib olmamış. Kendisine bu yolu tavsiye ederiz; o da girer, onun sevabını biz de alırız. Çünkü bir kışır var, bir de lüb var. İnsan dediğimiz zaman kan, kemik, ceset hatıra gelir ama hakiki insan bu değil. Cenâb-ı Hak insanın ruhuna hitab ediyor. Rûh-u insanî mânen tekâmül ettikçe, insan o zaman terakki ediyor. İnsan gün geliyor, toprağın altına giriyor. Fakat rûh-u insanî öyle değil. O bakımdan bu hususa da dikkat edelim. Rabbimiz hepimizin yardımcısı olsun. Amin… (Sâdık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri-5, s. 72)

İslam ve İhsan

MUSA TOPBAŞ HAZRETLERİ’NİN SÖZLERİ

Musa Topbaş Hazretleri’nin Sözleri

MUSA TOPBAŞ (K.S.) KİMDİR?

Musa Topbaş (k.s.) Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.