Şafii Mezhebine Göre İtikaf

Şafii mezhebine göre itikafa nasıl girilir? İtikafta neler yasaktır? İtikaf ne zaman biter? Şafii mezhebine göre itikaf ile ilgili bilinmesi gerekenler...

Şafi mezhebi; İmam Şafi’ye (r.a) nisbet edildiği için bu adla anılmıştır.  Şâfi mezhebinin kurucusu sayılan İmam Şafi (r.a) 767 (Hicri 150) yılında Gazze şehrinde (Filistin) doğdu. 

Şafi mezhebi önce Mısır’da sonra kısmen Suriye, Yemen, Irak ve Mâverâünnnehir’de yayıldı. Günümüzde Irak, Suriye ve Anadolu’nun güney ve doğu bölgelerinde Şafi mezhebi yaygındır.

İTİKAF NEDİR? (ŞAFİİ FIKHI)

İtikâf, kelime olarak; bir yerde durmak, beklemek, sabretmek, bir yerden ayrılmamak anlamlarına gelir. Bir fıkıh terimi olarak itikâf; bir mescitte veya mescit hükmündeki bir yerde ibadet maksadıyla bir süre devamlı olarak durmaktır.

İtikâf; hükmü yönünden vacip, müekked sünnet ve müstehap olmak üzere üç kısımdır: Adanan bir itikâf vacip; Ramazanın son on günündeki itikâf mendup; başka bir zamanda ibadet niyetiyle yapılan itikâf da müstehaptır.

İtikaftaki kişi, kendisi ilgilendirmeyen söz ve davranışlardan uzak dur­malı ve çok konuşmamalıdır. Yapabildiği kadarıyla gece gündüz namaz kılmalı, Kur'ân-ı Kerîm okumalı, Allah'ı anmalı, örneğin kelime-i tevhidi sık sık tekrarlamalı, çokça istiğfarda bulunmalı ve bunlara benzer ibadetlerle meşgul olmalıdır. İtikâftaki kişinin oruçlu olması sünnettir.

İtikâfa ramazan ayında, özellikle son on gününde girmek menduptur. İti­kâf, bayram gecesine kadar uzatılmış ise o geceyi de itikâfta geçirmek uygundur.

İtikâfın sahih olması için:

  1. İtikafa girenin Müslüman, akıllı veya mümeyyiz olması.
  2. İtikâfa mescidde girmesi.
  3. İtikâfa girerken niyet etmesi.
  4. Cünüplükten, hayız ve nifas hallerinden temiz olması.
  5. Kadının kocasından izin almış olması şarttır.

İtikâfa cemaatle namaz kılınan bir cami veya mescitte girilir, büyük camide girilmesi menduptur. Peşpeşe birkaç gün itikâfa girmeyi adayan kişinin, adadığı bu günlerin içinde cuma da varsa ve bu kişi cuma namazını kılmakla da yükümlü ise, mut­laka cuma namazı kılınan bir mescidde itikâfa girmesi gerekir. Kadının kendi evinde itikâfa girmesi sahih olmaz. Çünkü Peygamber Efendimiz'in eşleri Mescid-i Nebevî'de itikâfa girerlerdi. (Hanefi mezhebine göre kadın için itikâf yeri, evinde namaz kıldığı odasıdır.)

Bir kişi Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aksa dışında belir­li bir camide itikâfa girmeyi adarsa, o camiden başka bir camide itikâfa girmesi caiz olur. Mescid-i Nebevî'de veya Mescid-i Aksâ'da itikâfa girmeyi adayan kişi, bunların yerine Mescid-i Harâm'da itikâfa girebilir. Çünkü fazilet bakımından Mescid-i Haram o ikisinden üstündür. Mescid-i Aksâ'da itikâf adayan kişi, dilerse Mescid-i Nebevî'de itikâfa girebilir. Fakat bunun aksini yapmak caiz olmaz.

 İtikaftaki kişinin meşru bir zaruret veya ihtiyaç olmadıkça oradan ayrılmaması gerekir. Tuvalet ihtiyacı gibi bir mazeret dolayısıyla itikâf mahallinden çıkan kişi, hemen ihtiyacını giderip abdest alarak mescide gelir ve ibadetine kaldığı yerden devam eder.

İtikaftaki kişi her zaman giydiği elbiselerini giyebilir. Koku sürünüp süs­lenebilir. İlmî dersler alıp verebilir. Etrafı kirletmemek kaydıyla mescidde ye­mek yiyebilir. Mal ve mülkünün idaresi hususunda ilgililere birtakım direktifler verebilir.

Mescidin içinde su yoksa, su içmek için mescidin dışına çıkabilir, aç kalmışsa yemek yemek için evine gidebilir. Bu sırada yolda kesinlikle oyalanmaz, evinde dinlenemez ve uyuyamaz.

Nafile itikâfda bulunan kişi, cenaze namazı kılmak veya hasta ziyare­tine gitmek için mescid dışına çıkabilir. Ama vacip olan itikafta bu iki durum için de dışarı çıkamaz.

İtikâfı Bozan Şeyler:

  • Cinsel ilişkide bulunmak. Allah Teâlâ bu ve benzeri durumları yasaklamıştır: "Siz mescidlerde itikâfta iken eşlerinize yaklaşmayın."(Bakara 2/187)
  • İtikâftaki kadının hayız veya nifas halinin başlaması.
  • Dinen geçerli bir mazeret olmaksızın mescidden dışarı çıkmak.

Kaynak: Hasan Serhat Yeter, FIKIH 1 (Şafii Mezhebi), 2017

İslam ve İhsan

ORUÇLU İÇİN MÜSTEHAP DAVRANIŞLAR (ŞAFİİ FIKHI)

Oruçlu İçin Müstehap Davranışlar (Şafii Fıkhı)

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.