Sağlık Bakanı Akdağ'dan Oruçla İlgili Tavsiyeler

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, sağlıklı beslenme için oruç tutanların Ramazanda da diğer dönemlerde olduğu gibi çok yemek yememeye özen göstermesi gerektiğini söyledi.

Oruç süresinin uzun olduğuna işaret eden Akdağ, "Oruç zamanı biraz uzun, 17 saate yakın. Dolayısıyla 'Aşırı yiyeyim de acıkmayayım' desek de beyhudedir, bir müddet sonra insan acıkır. Aşırı yiyip midemizi, metabolizmamızı, kalbimizi, karaciğerimizi yormamamız gerekir" dedi. Akdağ, oruç tutanlara bol sıvı tüketmeyi de tavsiye ederek şöyle konuştu:

"İftarla sahur arasında sıvıyı bol almak lazım. Dengeli bir beslenmeyle yağ veya protein alacağız, diğer gıdalardan da yiyeceğiz ama hiçbir zaman aşırıya kaçmamamız gerekiyor. Yavaş yavaş, yiyeceği çiğneyerek, acele etmeden yemek lazım. Sahura da bazen çok dar bir zamanda kalkılıyor, böyle yapmamak lazım zamanında kalkıp yavaş yavaş sahur yapmak gerekir."

Aşırı kilo almamak ve sağlıklı beslenmek için yavaş ve sabırlı yemenin önemine değinen Akdağ, "Sahurda da iftarda da sabırlı olmak lazım. İftarda önce bir çorba içip ardından sakin sakin yemek ve mümkün mertebe çok fazla yememek lazım. Benim vereceğim en önemli tavsiye budur." değerlendirmesini yaptı.

'ORUÇ TUTMAK İSTEYEN HASTALAR DOKTORUNA DANIŞSIN'

Akdağ, Ramazan dolayısıyla oruç tutan ya da tutmak isteyen yaşlı ve hastalara da tavsiyelerde bulunarak şunları kaydetti:

"Ramazanda oruç tutmak isteyen yaşlı ve hastalar için en uygunu doktora müracaattır. Şeker, kalp, akciğer hastaları, kanserli hastalarımız var. Bu hastalarımızın beslenmeleriyle ilgili özel ihtiyaçlar var. Kendi başlarına hareket etmesinler, doktorları 'Oruç tutmayın' diyorsa zaten din alimleri de orucun tutulmayabileceğini söylüyor."

Kaynak: Yeni Şafak

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.