Sahâbede Îman Heyecanı

Sahâbe-i kiram nasıl imana sahipti? Sahip oldukları imanın tezahürü çevrelerine ve Allah Resulü'ne (s.a.v) nasıl yansıyordu?

Sahâbe-i kiram, îman heyecanını en güzel şekilde yaşardı. Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ashâbını bir hizmete davet edeceğinde, meselâ;

“–Bu mektubu Herakliyus’a, şu mektubu Pers İmparatoru’na kim götürecek?..” dediği zaman, birçok sahâbî büyük bir îman heyecanıyla derhâl ayağa kalkar ve bu hizmetin şerefine nâil olabilmek için âdetâ can atardı. Hiçbiri; aşılacak uçsuz bucaksız çölleri, hükümdarların bir işaretine bakan cellâtları düşünmezdi. Onların biricik gayesi; Allah Rasûlü’nün bir arzusunu yerine getirerek, O’nun gönlünde yer edebilmek olurdu.

Ashâb-ı kirâmın en bariz husûsiyeti, îman neşvesi ve muhabbet heyecanlarıdır. Onların samimî heyecanlarını temsil eden şu sözleri ne kadar iştiyak doludur:

“–Anam, babam, malım ve canım Sana fedâ olsun yâ Rasûlâllah!..”

Onlar Allah Rasûlü’yle âhirette de beraber olmak heyecanı ve iştiyâkıyla, her vazifeye aşkla koştular. İslâm’ı tebliğ için Semerkant’a, Kayravan’a, dünyanın dört bir yanına gittiler. Allah ve Rasûlü’nün muhabbetiyle; her dem zinde kaldılar, hiç yorulmadılar, bezginlik göstermediler, üşenmediler.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2025 Ay: Şubat, Sayı: 240

İslam ve İhsan

BEBEĞİ ATEŞE ATILAN MAŞITA HATUN’UN İMANI

Bebeği Ateşe Atılan Maşıta Hatun’un İmanı

SAHABE'NİN FAZİLETİ

Sahabe'nin Fazileti

SAHABELERİN HAYATI

Sahabelerin Hayatı

SAHABENİN PEYGAMBER AŞKI

Sahabenin Peygamber Aşkı

SAHABENİN ALLAH’A VE RESÛLÜ’NE İTAATİ

Sahabenin Allah’a ve Resûlü’ne İtaati

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.