Sahabenin Adaleti
Ashab-ı Kiram’ın adalet anlayışı nasıldı?
Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz’in terbiyesinde yetişen ashâb-ı kirâmın adâlet hassâsiyetini şu hâdise ne güzel sergilemektedir:
SAHABENİN ADALETİ
Hayber’in fethinden sonra, Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz, Abdullah bin Revâha radıyallâhu anh’ı oradaki vergi ve benzeri işlerle vazifelendirmişti. Abdullah radıyallâhu anh, alınması gereken miktarı büyük bir titizlikle hesap edip bunu tahsil ederdi.
Hayber arazisini işleyen Yahudîler, Abdullah bin Revâha’nın radıyallâhu anh hesap ve tahsilâtta gösterdiği titizlikten rahatsız oldular. Hattâ bir ara, kadınların süs eşyalarından biraz mücevherat topladılar ve:
“–Bunlar senin, vazifeni yaparken bizim lehimize davran ve bize biraz göz yum!” dediler. Abdullah ise onlara:
“–Vallâhi birçok menfîlikleriniz sebebiyle size duyduğum buğz, size karşı âdil davranmama mânî olamaz. Sizin bana teklif ettiğiniz, rüşvettir. Rüşvet ise haramdır, biz onu yemeyiz!” dedi.
Yahudîler, Abdullah radıyallâhu anh’ı iknâ edemeyeceklerini anladılar ve onun kendilerine karşı bu hakkâniyetli muâmelesini takdîr ederek şu îtirafta bulundular:
“–İşte bu adâlet ve doğrulukla gökler ve yer nizâm içinde ayakta durur.” (Muvatta, Müsâkât, 2)
Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:
“Ey îmân edenler! Allah için adâletle şâhitlik eden kimseler olunuz. Bir topluluğa karşı duyduğunuz kin, sizi adâletten saptırmasın. Âdil davranın, zira takvâya en yakışanı budur...” (el-Mâide, 8)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İslam Tefekkür Ufku, Erkam Yayınları