Sahabenin Hadis Rivayetindeki Titizliği

Sahabiler

Sahâbenin hadis rivâyetindeki tutumu nasıldı? Sahâbîler neden çok hadis rivayet etmekten kaçınmıştır? Hadis rivayeti karşısında sahabenin hassasiyeti...

Sahâbe Hz. Peygamber’in (s.a.v.) hayatında olduğu gibi daha sonraki dönemde hadislerin öğrenilmesi, öğretilmesi ve korunması için büyük çaba harcamış, hadisleri Resûlullah’tan (s.a.v.) duydukları şekilde rivayet etmeye özen göstermiş, hata yapma endişesiyle çok hadis rivayet etmekten kaçınmış, râvilerin durumunu araştırmak ve hadisi bizzat Resûl-i Ekrem’den (s.a.v.) duyan bir sahâbîden almak için uzun ve meşakkatli yolculuklara katlanmış, bu alandaki gayretleri kendilerinden sonra gelen nesillere örnek olmuş ve hadis ilminin kurulmasına zemin hazırlamıştır.

SAHABENİN HADİS RİVAYETİNDEKİ TİTİZLİĞİ

Hadislerin Resûl-i Ekrem’den (s.a.v.) duyulduğu şekilde lafzıyla rivayet edilmesi konusundaki hassasiyetleriyle tanınan Abdullah b. Abbas (r.a.) ve Abdullah b. Ömer (r.a.) gibi sahâbîlerin anlam bozulmayacak da olsa hadiste kelimelerin yerini değiştirmeyi uygun görmediği bilinmektedir (Hatîb el-Bağdâdî, s. 110).

Abdullah b. Mes‘ûd’un (r.a.) hadis rivayet ederken gözlerinin yaşarması, renginin sararması ve vücudunun titremesi de bunu göstermektedir (Hâkim, el-Müstedrek, I, 194).

Birçok sahâbî mecbur kalmadıkça hadis rivayetinden kaçındığı için az hadis rivayet etmiştir. Tâbiînden Abdurrahman b. Ebû Leylâ ensardan 120 kişiyle karşılaştığını, bunlardan birine bir mesele sorduğunda kendisini başkalarına havale ettiğini nakletmiş (İbn Sa‘d, VI, 110), Zeyd b. Erkam (r.a.) da hadis rivayet etmesini isteyen birine Resûlullah’tan (s.a.v.) hadis rivayet etmenin zor bir iş olduğunu söylemiştir (İbn Mâce, “Muḳaddime”, 3).

Ebû Hüreyre (r.a.) ilmi gizleyenleri lânetleyen âyet (el-Bakara 2/159) olmasa kesinlikle hadis rivayet etmeyeceğini belirtmiş (Râmhürmüzî, s. 551), bazı sahâbîler kendileri çok hadis rivayet etmekten kaçındıkları gibi başkalarını da bundan menetmiştir.

Hz. Ebûbekir ve Ömer (r.a.), hadisle meşgul olanların hataya düşmesi ve Kur’an’ın ihmal edilmesi endişesiyle hadisle daha az meşgul olmaya teşvik etmiş (Zehebî, Teẕkiretü’l-ḥuffâẓ, I, 2-7), Hz. Osman (r.a.) çok hadis rivayet edenleri uyarmış, Hz. Ali (r.a.) ise bazı râvilere yemin ettirmiştir (Tirmizî, “Ṣalât”, 298). Sahâbenin bu konudaki ihtiyatı daha sonra gelen nesilleri de dikkatli davranmaya sevketmiştir.

Sahâbîler, hadislerin muhafazası için gerekli gördüklerinde yemin ettirmekten başka rivayette şahit istemek, rivayetin kaynağını sormak gibi tedbirlere de başvurmuştur. Hz. Ebûbekir (r.a.), ninenin mirastan altıda bir hisse alacağına dair bir hadis nakleden Mugīre b. Şu‘be’den (r.a.) şahit istemiş (el-Muvaṭṭaʾ, “Ferâʾiż”, 4), aynı şekilde Hz. Ömer (r.a.) de kapıda içeri girmek için izin istenip de cevap alınamadığında geri dönülmesi gerektiğine dair hadisi rivayet eden Ebû Mûsâ el-Eş‘arî’den (r.a.) şahit getirmesini talep etmiştir (Müslim, “Âdâb”, 34).

Hz. Osman (r.a.) ise bir grup sahâbe arasında abdest aldıktan sonra Hz. Peygamber’in (s.a.v.) de böyle abdest aldığını gördüğünü söylemiş, onların da aynı şeyi görüp görmediklerini sorarak bilgisini teyit etmiştir (Müsned, I, 67-68).

Sahâbîler, hadislerin nakli sırasında yapmaları muhtemel bir hatayı Resûl-i Ekrem’e (s.a.v.) isnat etmemek için rivayetten sonra “kemâ kāle” (Hz. Peygamber’in (s.a.v.) buyurduğu gibi), “ev kemâ kāle” (veya onun buyurduğu gibi) tabirlerini kullanmıştır (İbn Mâce, “Muḳaddime”, 3).

Kaynak: DİA