Sahabenin Mekke Hasreti
Mekke’den Medine’ye hicretten sonra Ashab-ı Kiram’ın çektiği Mekke hasreti.
Hz. Âişe (r.a) anlatıyor:
“Rasûlullah (s.a.v) Medine’ye geldiği vakit Ebûbekir ile Bilâl (r.a) hummâ hastalığına yakalandılar. Ben yanlarına gittim:
«–Babacığım, kendini nasıl hissediyorsun? Ey Bilâl sen nasılsın?» diye sordum. Ebûbekir (r.a) hastalığı şiddetlenince:
«Her insana âilesi içinde “sabahın hayırlı olsun” denir.
Hâlbuki ölüm ona ayakkabısının bağından daha yakındır» derdi.
HZ. BİLAL’İN MEKKE HASRETİ
Bilal da hummâsı biraz hafifleyince ağlamaklı sesini yükselterek (Mekke’ye hasretini ifade eden şu beyitleri terennüm ederdi):
«–Bilmem ki! Mekke vadisinde, etrafımı izhir ve celil otları sarmış vaziyette bir gece daha geçirebilecek miyim?
Mecenne suyuna ulaşacağım bir gün daha gelecek mi?
(Mekke’nin) Şâme ve Tafîl dağları bana bir kere daha görünecek mi?»
Sonra Bilal (r.a) şöyle beddua etti:
«Allah’ım, bizi yurdumuzdan çıkarıp bu vebâlı diyara süren Şeybe bin Rebîa, Utbe bin Rebîa ve Ümeyye bin Halef’e lânet et!»
PEYGAMBERİMİZİN MEDİNE İÇİN OKUDUĞU DUA
Ben gidip vaziyeti Allah Rasûlü’ne haber verdim. Efendimiz (s.a.v) şöyle dua buyurdular:
«Allah’ım bize Medine’yi sevdir, tıpkı Mekke’yi sevdiğimiz gibi, hatta daha fazla! Onun havasını sıhhatli kıl! Onun sâʻını, müdd’ünü hakkımızda bereketli eyle! Onun hummâsını Cuhfe’ye naklet![1]».” (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 46, Fedâilü’l-Medine, 11, Merdâ, 8, 22, 43; Müslim, Hacc, 480; Muvatta’, Câmi’ 14)
Rasûlullah (s.a.v), ashabının hicret şeref ve sevabına tam olarak nâil olabilmelerini arzu eder ve şu niyâzda bulunurdu:
“Allah’ım! Ashâbımın (Mekke’den Medine’ye) hicretini tamamla! Onları ökçeleri üzere geri döndürüp hicretlerini yarım bırakma!” (Buhârî, Cenâiz, 36, Menâkıbu’l-Ensâr, 49; Müslim, Vasıyyet, 5)
Dipnot:
[1] Cuhfe o vakit şirk diyarı idi. Ehlinin yahûdi olduğu da söylenir. Müslümanlar aleyhine kâfirlere yardım ediyorlardı. Efendimiz (s.a.v) onlara beddua ederek hastalıkla meşgul olup Müslümanlar aleyhine çalışmaya fırsat bulamamalarını istemiş, Cenab-ı Hak da duasını kabul buyurmuştur. Zamanımızda Râbiğ diye isimlendirilir.
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Mescid-i Haram’dan 111 Hatıra, Erkam Yayınları
YORUMLAR