Sahabiyi İftar Sofrasından Ağlatarak Kaldıran Düşünce

HADİSLER

Sahabeden Abdurrahman Bin Avf'ı (r.a.) iftar sofrasından ağlatarak kaldıran düşünce neydi?

İbrahim İbni Abdurrahman İbni Avf’dan rivayet edildiğine göre, oruçlu olduğu bir gün Abdurrahman İbni Avf radıyallahu anh’ın önüne (mükellef bir iftar) sofrası getirdiler. O (sofraya şöyle bir baktı ve sonra) şunları söyledi:

Mus’ab İbni Umeyr Uhud Savaşı’nda şehit edildi. O benden daha iyi idi. Ama kefen olarak bir kaftandan başka bir şeyi yoktu. Onunla da başı örtülse ayakları, ayakları örtülse başı açıkta kalıyordu. Sonra dünyalık olarak her şey önümüze kondu -ya da dünyalık olarak her şey bize verildi- (Şimdi bunca nimetler önüme getiriliyor). İyiliklerimizin karşılığı dünyada peşin verilmiş olmasın! Bundan endişelenmekteyiz, deyip ağlamaya başladı. Hatta iftar yemeğini de yemedi, terk etti. (Buhârî, Cenâiz 27, Meğazî 26)

Hadisi Nasıl Anlamalıyız?

Abdurrahman İbni Avf radıyallahu anh, daha yaşarken cennetlik olduğu müjdelenmiş bahtiyarlardandır. Kendisi sekizinci Müslümandır. Bu sebeple sahâbîlerin en kıdemlilerinden sayılmıştır. Önüne konan mükellef iftar sofrasını görünce bir anda geçmiş günleri hatırlamış, Müslümanların ne zor şartlarda mücâdele ve hatta can verdiklerini şöyle bir kez gözlerinin önüne getirmiştir.

Kendisinden daha hayırlı olduğuna inandığı Mus’ab İbni Umeyr -ve rivâyete göre Hz. Hamza- gibi Uhud Harbi şehidlerini bir anda gözünde canlandırıyor. Onların kefen olarak birer kaftan veya hırkadan başka bir şey bulamadıklarını, baş taraflarını o hırka ile, ayaklarını ise izhir denilen otlarla kapatarak defnettiklerini hatırlıyordu. Önüne konmuş iftar sofrasına bakarken bunları düşünebilen Abdurrahman, bir de pek anlamlı bir kuşkusunu ifade ediyordu: Elde ettiğimiz bu dünyalıklar, yaptığımız iyiliklerin peşin mükafâtı olmasın. Eğer böyle ise, âhirette ne yaparız?.

Böylesine ağır ve ciddî bir değerlendirme sonunda, bütün iştahı ve isteği kesilen Abdurrahman İbni Avf Hazretleri gözyaşları içinde sofrayı terk ediyor.. Bu, gerçekten büyük ve anlamlı bir harekettir. Kavuşulan yeni imkânlar, geçmişin gerçeklerini unutturmamalı, aksine bütün çıplaklığıyla hatırlatmalı ki, bu yeni nimetlerin kadr ü kıymeti bilinebilisin.

 Abdurrahman İbni Avf’ın, Mus’ab İbni Umeyr’in kendisinden daha hayırlı olduğunu söylemesi, bir bakıma tevâzu göstermesidir. Kimin kimden daha üstün ve hayırlı olduğunu Allah bilir. Ancak o, böyle düşünmek suretiyle, hamdini ve hayrını arttırmak istemektedir. Döktüğü gözyaşları bile onun hasenâtı olmaktadır.

 Hadisten Öğrendiklerimiz

  1. Eldeki nimeti takdir için geçmişi unutmamak gerekir.
  2. Kazanılan başarı ve nimetlerin birer peşin ödül olup olmadıklarını merak etmek ve ona göre davranmak gerekir.
  3. Abdurrahman İbni Avf, mütevâzi bir sahâbî idi.

Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları