Sahurda Ezan Okunurken Yemek Yenelebilir mi? Diyanetin İhtiyat Payı Var mı?

Sahurda ezan okunurken yemek yenelebilir mi? Diyanetin ihtiyat payı var mı? Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Hamdi Yıldırım cevaplıyor.

Eskiden bir ihtiyat payı vardı, bu yüzden ezan 10-15 dakika erken okunurdu. Ancak daha sonra bu ihtiyat payının kaldırılması gerektiği düşünüldü ve ezan tam vaktinde okunmaya başlandı. Daha önce de ifade ettiğim gibi, bir ibadetin vakti girerken diğer ibadetin de vakti başlamış oluyor.

Şimdi, oruca 10 dakika önce başlamak mümkün mü? Evet, örneğin imsak saati 06.30 ise, siz 06.00'da da oruca başlayabilirsiniz. Bu ihtiyat açısından daha iyi bir tercih olabilir. Ancak geceden yorgun olup sahura kalkmış bir kimse, özellikle hanımlar yemek hazırlamış, sofrayı kurmuş, ezan okunsun, orucuma başlayayım, ardından namazımı kılıp dinleneyim diye düşünmüşse, burada erken oruca başlamak, ihtiyat payı nedeniyle bir 15-20 dakika ara vermek gibi bir durum ortaya çıkıyor. Fakat namaz için durum farklı. Çünkü vaktinden önce kılınan namaz geçerli olmaz. Namazın en temel şartlarından biri vaktinin girmesidir.

Bu nedenle Diyanet İşleri Başkanlığımız ezanı tam vaktinde okumayı esas almıştır. Artık ezan “Allahu Ekber” dediğinde, elimizdeki suyu bırakıp, ağzımızı çalkalayıp oruca başlamamız gerekiyor. Ezan bittikten sonra da mümkünse bir cüz Kur'an-ı Kerim okuyarak veya erkekler için camiye gidip cemaatle namazlarını eda ederek güne daha bereketli başlamaları güzel olur.

Kadınlar evde namazlarını kılacaklarsa, namaz vakti girene kadar 15-20 dakika beklemeleri daha uygun olur. Bu süre zarfında ister bulaşıklarını yıkasınlar, ister Kur’an-ı Kerim’den bir cüz okusunlar, ardından namazlarını kılıp istirahate çekilebilirler. Bu şekilde hem oruç hem de namaz vakti en güzel şekilde değerlendirilmiş olur.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.