Sakal-ı Şerif Yanar mı?
Câmi minberlerinde binbir îtinâ ile muhâfaza edilen Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in sakal-ı şerîfleri de asr-ı saâdetten günümüze kadar gelen feyizli bir meltem gibi ümmete bir rahmet olmaktadır. 1983 yılında yaşanan bir hâdise sakal-ı şerîf'in günümüze kadar nasıl geldiğini en güzel şekilde anlatıyor.
Allâh Rasûlü’nün saç ve sakalıyla teberrük husûsuna canlı bir misâli Hikmet Atan Bey şöyle anlatmaktadır:
“1983 senesinde Oflu Ali Yücel Efendi’den şu hâdiseyi dinlemiştim:
Suluova Merkez Câmii’nde imam ve hatiplik yapıyordum. Civar köyden bir imam efendi bana gelip:
«–Hocam başımdan bir hâdise geçti, bir mâna veremedim.» diyerek şöyle anlattı:
«–Birgün bana, imamlık yaptığım köye yakın bir köyden bâzı kimseler, bir kucak dolusu kitapla gelerek:
“–Hocam, babamız vefât etti. Onun kitapları bize kaldı. Ancak biz de bu kitapları okuyamıyoruz. Sen hocasın, bu kitaplardan ancak sen istifâde edebilirsin, kitapları sana hediye ediyoruz.” dediler.
Kitapları aldım, onları uğurladıktan sonra gürül gürül yanan ocağın başına geçtim ve kitapları incelemeye başladım. İçlerinden, vefât eden hoca efendiye âit mektuplar, zarflar çıktı. Husûsî mektuplar olduğu için toplayıp hepsini ocağa attım. O gürül gürül yanan ocak birdenbire âniden “tısss” diye sönüverdi. Dehşete kapıldım ve korkuyla evden dışarıya kaçtım. Neden sonra korka korka ancak eve girebildim.»
Ali Efendi devâm ediyor:
Ben de o hoca efendiye:
«–O zarfların içinde sakal-ı şerîf vardı.» dedim. Bir zaman sonra o imam efendiye rastladığımda bana dedi ki:
«–Hocam, o zarfların içinde sakal-ı şerîf olduğunu nereden bildin? Kitapları bana hediye eden kimseler daha sonra geldiler ve:
“–Hocam biz bilememişiz, babamızın kitapları arasındaki zarfların içinde sakal-ı şerîf varmış, onu bize verir misin?” dediler.» Ben de o dehşetli ânı kendilerine naklettim.”
Kaynak: Erkam Yayınları, Osman Nûri Topbaş, İmandan İhsana TASAVVUF
OSMAN NÛRİ TOPBAŞ HOCAEFENDİ HÂDİSEYİ ANLATIYOR: