Salâtu Selâm Deryâsı

Ahzâb sûresinde şöyle buyruluyor: “Allah ve melekleri, Peygamber’e çok salavât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.” [1]

Bu âyet-i kerîmede Yüce Allah’ın ve meleklerinin Muhammed aleyhisselâma salat u selam getirdikleri hatırlatıldıktan sonra mü’minlerin de ona salavât getirmeleri emredilmiş ve bu emir hiçbir kayıtla sınırlandırılmamıştır. Yani ne kadar çok olursa o kadar iyi... Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadîs-i şerîflerinde; “Kim bana bir defa salât u selâm getirirse, bu sebeple Allah Teâlâ ona on misli merhamet eder.”2 müjdesini vermektedir. Başka bir hadîs-i şerîfte ise “Kıyamet gününde insanların bana en yakın olanları, bana en çok salât u selâm getirenlerdir.”3 buyurmuştur.

Tefsirde belirtildiğine göre Allah’ın salâtı, kulu Muhammed aleyhisselâma rahmet etmek ve şanını yüceltmektir. Meleklerin salâtı, Peygamber’in şanını yüceltmek ve mü’minlerin bağışlanmalarını dilemektir. Mü’minlerin salâtı ise dua mânâsına gelir. Bilindiği üzere, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’den rivayet edilen çok sayıda salavat-ı şerife metni vardır. Bunlardan herhangi birini okuyarak çokça salat u selam getirmenin, Efendimiz (s.a.v.)’in muhabbetini celbedeceği muhakkaktır.

Sevenin sevdiğini her fırsatta anması ve onunla olan kalbî bağını güçlendirmesi lâzımedendir. Şu hâlde bize gereken; dillerimizi salavât-ı şerîfe ile bol bol ıslatmaktır, kıyamete kadar akacak olan salavât deryasına damla damla, nefes nefes karışmaktır.

Dipnotlar: 1) Ahzâb sûresi, 33/56. 2) Müslim, salât, 70. 3) Tirmizî, vitir, 21.

Kaynak: Cafer Durmuş, Altınoluk Dergisi, 382. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.