Sâlim İbni Umeyr (ra) Kimdir?

KİM KİMDİR?

Sâlim ibni Umeyr radıyallahu anh, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’den ayrı kalmanın kendisine giran geldiği bir muhabbet eri!..

Düşmanlığını şiirleriyle hakarete kadar vardıran yahudi Ebû Afek’e dayanamayan onu öldürmeye veya bu yolda ölmeye yemin eden bir yiğit kahraman!.. O, Medine’de doğup büyüdü. Evs kabilesinin Eşca oğulları koluna mensub olarak yaşadı.

İslâmiyet Medine’de yayılmaya başlayınca tereddüt etmeden Müslüman oldu. Akabe’de Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’le buluşup görüşerek, bey’at etti. (İsabe, III, 8-9. Üsdü’l-ğâbe, II, 159)

PEYGAMBER EFENDİMİZİN MEDRESESİ

Kıble, henüz Kâbe tarafına çevrilmeden önce idi. Mescid-i Nebevî'nin kuzey duvarında, hurma dallarıyla bir gölgelik ve sundurma yapıldı. Buna Suffa denilirdi. Burada kalan Müslümanlara da "Ashâb-ı Suffa" ismi verildi.

Sâlim ibni Umeyr radıyallahu anh, Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’e olan muhabbetinden dolayı hiç yanından ayrılmak istemiyordu. Mescid-i Nebi yapılınca burada kaldı. Suffa öğrencileri arasına katıldı. Sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’den ilim, irfan tahsil etti. O, bir cihad eriydi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’le bütün gazvelere katıldı.

Bedir Savaşı’ından sonra Medine Yahudilerinin ileri gelenlerinden Ebu Afek, kıskançlık ve düşmanlıkta çok ileri gitmişti. İki Cihan Güneşi Efendimiz’e ağır hakaretler etmeye başlamıştı.

Sâlim ibni Umeyr radıyallahu anh Ebu Afek’in bu derece düşmanlığına dayanamadı. Onun densizce hakaretlerine gönlü razı olmadı. Kendi kendine onu öldürmeye niyet etti ve bir gece evinin avlusunda onu öldürdü. Sâlim ibni Umeyr radıyallahu anh böylesine kahraman, cesur, gözü pek bir sahâbi idi.

O, bu kahramanlığı yanında son derece gözü yaşlı, merhamet ve şefkat sahibi idi. “Bekkâin” olarak vasıflandırılan yedi sahabi arasında zikredilirdi.

O, Allah yolunda cihada katılamadığı için hüngür hüngür ağlayan bir cihad eri idi. Binit için Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’e müracaat eden yedi sahâbiden biri di.

HAK YOLUNDA GAZÂ

Onun candan sefere katılma isteği, cihada çıkabilmek için gösterdiği gayret ve samimiyeti geniş bir şekilde şöyle nakledilmekteydi:

“Tebük Seferi’ne hazırlıkların yapıldığı esnâda ashâb-ı kirâm, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’le Allah yolunda canlarını fedâ edebilme seferberliğine çıkmanın ulvî heyecânını yaşamaktaydı.

Ancak ashâb-ı kirâmın fakirlerinden yedi kişi, sefere iştirâk etmek için binek hayvanı bulamamışlardı. Mevcut binek hayvanları içerisinde, iki askere hatta bazen üç askere bir deve düşüyordu. Bunlara da sırayla binilecekdi.

Her an Allah Rasûlü ile berâber olmayı cân u gönülden arzu eden bu sahâbîler nöbetleşe de olsa binecek bir deve bulmak üzere Allah Rasûlü’ne gelerek hallerini arz ettiler.

İki Cihan Güneşi Efendimiz mahzun bir vaziyette: “Şu anda yanımda, size verecek, sizi bindirecek bir şey yok” buyurdu. Bu cevabı alan sahabiler, ağlaya ağlaya döndüler. Allah yo­lunda dökülen bu gözyaşları makbûl-i ilâhî oldu ve şu âyet-i celîle inzal buyuruldu:

 “(Ey Rasûlüm!) Kendilerine binek sağlaman için Sana geldiklerinde (Sen): Sizi bindirecek bir binek bulamıyorum deyince, harcayacak bir şey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözleri yaş döke döke dönen kimselere (herhangi bir mes’ûliyet yoktur)!” (et-Tevbe, 92)

“SİZ NİÇİN AĞLIYORSUNUZ?”

Bu iltifât-ı ilâhîye mazhar olan kişilerden Abdurrahman ibni Ka’b ile Abdullah ibni Muğaffel, Allah Rasûlü’nün yanından ağlayarak dönerlerken, İbn-i Yâmin onlara: “Siz niçin ağlıyorsunuz?” diye sordu. Onlar da şöyle dertlendiler:

“Bize binit sağlaması için Rasûlullâh’a gitmiştik. Yanında bizi üzerine bindirecek bir şey bulamadı. Bizim de binip Allah Rasûlü ile birlikte gazâya çıkacak bir hayvanımız yok!” dediler.

İbn-i Yâmin radıyallahu anh ikisine bir deve, azık olarak da bir miktar hurma verdi. Hazret-i Abbas radıyallahu anh gözyaşı dökenlerden ikisine, Hazret-i Osman radıyallahu anh da üçüne binit sağladı. (İbn-i Hişâm, IV, 172; Vâkıdî, III, 994.)

Bir kısım ihtiyaç sâhiplerine de daha sonra Allah Rasûlü sallâllahu aleyhi ve sellem binek temin etti. (Buhârî, Meğâzî, 78.)

Seferden muaf oldukları halde Allah Rasûlü’nden ayrı kalmak kendilerine giran gelen ve kalbleri Cenâb-ı Hakk’ın muhabbetiyle dolu olan bu sahâbîler, can ü gönülden istedikleri Tebük seferine katılma şerefine nâil oldular. (Üsdü’l-ğâbe, II, 159. İstîâb, II, 567)

Sâlim ibni Umeyr radıyallahu anh’ın da içinde bulunduğu bu hâdise, ashâb-ı kirâmın Fahr-i Kâinat sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’e olan aşk ve muhabbetinin bir göstergesiydi. Sâlim ibni Umeyr radıyallahu anh Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in dâr-ı beka’ya irtihalinden sonra Kufe’ye yerleşti. Hazreti Osman radıyallahu anh’ın hilafeti döneminde burada vefat etti.

Allah ondan razı olsun. Rabbimiz cümlemize, Sâlim ibni Umeyr radıyallahu anh’ın aşk ve muhabbetinden, onun şecaat ve kahramanlığından hisseler nasib eylesin. Bizleri şefaatlerine nail eylesin. Amin.

Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi,  Sayı: 326, Nisan 2013