Sami Efendi’nin Hayatı ve Tasavvufi Görüşleri

Mahmud Sami Ramazanoğlu Hazretleri’nin hayatının ve tasavvufi görüşlerinin anlatıldığı “Mahmud Sami Efendi Hayatı ve Tasavvufi Görüşleri” kitabının 3. baskısı çıktı. Vahit Göktaş’ın hazırladığı kitap, Kalem Neşriyat tarafından yayınlandı. 

Sami Efendi Hazretleri, 1892-1984 yılları arasında yaşamış önemli bir mutasavvıftır. O, her nefesini Allah rızası için yaşama gayreti içerisinde olmuş, murakabe ve maiyyet hâli içerisinde bir ömür sürmüştür.

Sami Efendi Hazretleri, Kur’an-ı Kerim’in hükümlerine ve Resulullah’ın sünnetlerine son derece bağlı bir sûfidir. Onun gönlü hep Medine-i Münevvere aşkıyla yanmıştır. Kendisine Eyüp Sultan’dan kabir yeri almayı teklif edenlere: “Bizim reyimizi sorsanız, gönlümüz Cennetü’l-Baki’yi ister.” sözüyle Cennetü’l-Baki’ye olan sevgisini dile getirmişler, nitekim oraya da defnedilmişlerdir.

Sami Efendi’nin tasavvuf anlayışı, “kalp tasfiyesi, nefis tezkiyesi” üzerine kurulmuştur. Bunun için de temel ilkeler; riyazet, istiğfar, zikr-i daimi, sâlih ve sadıkların sohbeti, manasını tefekkür ederek Kur’an okunmaktır. Yine onun tasavvuf anlayışında keramet değil, istikamet; fevkalâde hâller değil, salikin güzel ahlakı ön planda tutulmuştur. Edep ve helal lokma hassasiyeti, şefkat ve hizmet gayreti manevî yolculuğun vazgeçilmez prensipleri görülmüştür. O; hayatı boyunca aşırılıklardan uzak, itidalli bir hayat yaşamış ve bunu da tasavvuf anlayışına yansıtmıştır.

ZOR DÖNEMDE TASAVVUFU EN GÜZEL ŞEKİLDE TEMSİL ETTİ

Sami Efendi, son devrin yetiştirdiği Allah dostlarından biridir. O, hayatı ve eserleriyle topluma etki etmiş ve ışık olmuş, zor zamanlarda insan yetiştirme çabası içinde olmuş etkili bir şahsiyettir.

O’nun hayatı ilim, amel ve istikamet üzere geçmiştir. Edebi, tevazuu, helal lokma ve kul hakkı hususundaki titizliği, kalp hayatına gösterdiği azami ihtimam; kâlinden çok hâliyle dikkat çeken, merhamet ve şefkatiyle gönüllere iman ve sevgi tohumu eken Mahmud Sami Efendi’nin hayatı ve

tasavvufi görüşleri, Osmanlı’nın son dönemini yaşamış ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında zorlu mücadele döneminde tasavvufu en güzel şekilde temsil etmiş şahsiyetlerden biri olması

sebebiyle de önemlidir. O, sohbetleri, eserleri ve vaazlarıyla on binlerce kâmil insanın yetişmesine sebep olmuştur. Mahviyet duygusu ve tevazuu, çevresindeki insanlar üzerinde derin tesirler uyandırmıştır.

Not: Mahmud Sâmi Ramazanoğlu Hazretleri’nin kitabını temin etmek için tıklayınız.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.