Samimi Olmanın Şartları

“Şahsiyet dili”mizin gelişim seyrinde ilk durağımız “samimiyet”tir.

Kendi nefsi adına gizli bir çıkar hesabı olmaksızın, hasbî bir ruhla candan ilişkiler geliştirmenin adı olan samimiyet, kişiliğimize kalite özsuyu veren en önemli iksirlerden biridir. Samimi olmak;

1- Kendi iç bütünlüğümüzün ve kendimize karşı dürüst olmamızın zaruri bir gereğidir. İçi dışı bir olmak, ol- duğu gibi görünmek ya da göründüğü gibi olmak, kişinin özgüvenini sağlam bir zemine oturtur. Samimiyetten yoksun kişilikler, çoğu zaman maskeyle dolaşan ve kendileriyle barışık olmayan huzursuz tiplerdir. Böyleleri hiçbir zaman kendileri olamazlar. Dini literatürde bu nevi kimselere ikiyüzlü anlamında “münâfık” adı verilir. Kur’ân-ı Kerim bu gibi kimselerin tipik özelliklerinden sıkça bahseder. Mesela, menfaatleri adına içinde bulundukları her bir gruba “Biz sizinle beraberiz, diğerleriyle birlikte görünmemize aldırmayın” derler, “yapılan her toplantı ve konuşmayı aleyhlerinde zannederler”, “gizli gizli iş çevirmekten hoşlanırlar”, “muhataplarını inandırmak için sık sık yemine başvururlar”, “içyapılarındaki eksiklerini kapatmak adına dış görünüşlerine ve konuşmalarına ayrıca bir önem verirler”. Bu nevi kimselerin özgüven eksikliği hemen her hareketlerinde hissedilir.

2- “Etkili insan” olmanın vazgeçilmez bir şartıdır. İnsanlar üzerinde etkili olmanın en önemli vasıtaları, söz ve davranışlardır. Söz ve davranışlara güçlü bir heyecan yüklenmemişse, etkili olmaları zordur. Samimi bir yürekle beslenmeyen sözler, kabuktan ibarettir. Bu nevi sözler çoğu zaman yapıcı ve onarıcı değil; yıkıcı ve yıpratıcıdır. Söze enerji ve dirilik veren sır, gönülden kaynamış olmasıdır. Güzel konuşma teknikleri üzerine seminerlere katılmak faydalı ise de, sözün etkili olması için yeterli değildir. Söze samimi ve sıcak bir gönlün eşlik etmesi, hakikatte o söze ruh katar, onu canlandırır ve nihayet etkili kılar. Bu bakımdan başta peygamberler olmak üzere tüm eğitimciler, şahsiyetin teşekkülünde samimiyeti ilk sıraya almışlardır.

Davranışlarda da durum farklı değildir. Samimi olmayan her davranış, yapmacık bir görünüm arzeder. Mu- hatapta saygı uyandıran ve şahsiyetimizi etkin kılan davranışlar, candan ve gönülden beslenenlerdir. Bunun için etkili bir lider ve etkili bir eğitimci, ancak samimi kimseler arasından çıkar. Samimiyet, muhatapta sevgi, saygı ve takdir hislerini harekete geçirir. Samimiyetten mahrum bir kişiliğe, kişisel gelişim alanında çok sayıda sertifika aldırmak bir çözüm değildir.

3- Güvenilir bir insan olmanın zeminini oluşturur. Aile hayatında, dostluklarda ve iş hayatında güvenilir olmak, ilişkilerin devamı ve derinliği bakımından olmazsa olmaz bir gerekliliktir. İşte bu güven duygusu, ancak samimiyet zemininde yeşerebilir. Sözünde ve ilişkilerinde içtenlik bulunmayan samimiyet fukarası zavallılarla, hiçbir kimse yol arkadaşlığı, hayat arkadaşlığı ve iş ortaklığı yapmak istemez. Böylelerinin dâvâ arkadaşlığından ve dostluklarından bahsetmek de mümkün değildir. Zira samimiyetten mahrum bir sevgi, gerçekte ruhsuz bir gösteriden ibarettir. Dostluğu geliştirmez; aksine nefrete yol açar.

DİN NEDİR?

4- Samimiyet, halk nazarında “şahsiyet dili”nin vazgeçilmez bir esası olduğu gibi Hak katında da âdetâ bir kulluk kalite belgesidir. Dinin en önemli gayelerinden biri, samimi bir insan tipi ortaya çıkarmaktır. Allah Resûlü –sallallahu aleyhi ve selem- bir gün, üç kez peş peşe şöyle buyurur:

«− Din samimi olmaktır, din samimi olmaktır, din samimi olmaktır»

Bunun üzerine orada bulunanlar:

«− Kime karşı ey Allah’ın elçisi?» diye sorarlar. Bunun üzerine Hz. Peygamber şu karşılığı verir:

«− Allah’a, O’nun elçisine, kitabına, Müslümanların önderlerine ve hatta tüm inananlara karşı samimi olmaktır» .

Kulun Allah’a karşı samimi olmasını ifade eden Kur’ânî kavram “ihlâs”tır. İhlâs, yapılan amellerin gösterişten ve nefsânî hesaplardan arınmış olmasını ifade eder. Amellerin Hak katında makbûliyetinin olmazsa olmaz en önemli şartlarından birisi, o amelin ihlâsla yapılmış olmasıdır. İbadette samimiyet yoksa o ibadet, kuru bir yorgunluktur ve hatta bazen sahibi için bir vebaldir. Zira gösteriş/riyâ, dinde en büyük günahların başında gelen “Allah’a ortak koşma” anlamındaki “şirk”in gizli bir çeşidi olarak kabul edilmiştir.

Yüce Allah, samimiyetle başlanılan her söz ve işe bereket lütfeder. Bilgi birikimi ve diğer imkânları yeterli olma- dığı halde, samimiyetle bir hizmete niyet eden insanların, nice büyük eserlere imza attıklarını hepimiz görmüş ya da duymuşuzdur. Samimiyetin tesirli olması, din, dil ve ırka bağlı değildir. Her kimde bundan bir nasip varsa, onun gönlünden, elinden, dilinden ve gözünden muhatapları etki altına alan bir enerji çıkar. Bu enerjinin pozitif ya da negatif oluşu, sahibinin niyetine göredir.

SAMİMİYETİ KİŞİLİĞE KATMANIN YOLLARI

“Şahsiyet dili”nin bu dinamiğini, pozitif bir enerji olarak kişiliğimize katmak için;

  • Samimiyetin önemine inanmak,
  • Samimi olmaya ciddi bir karar vermek,
  • Basit hesaplar peşinde koşmamak,
  • İnsanların rızasını değil, Hakk’ın rızasını her şeyin önünde tutmak,
  • Samimiyet ve ihlâs vermesi için Yüce Rabbe duaya yönelmek, gerekecektir.

Kaynak: Dr. Adem Ergül, Şahsiyet Dili ve Geliştiren Liderlik, Erkam Yayınları

ŞAHSİYET DİLİ VE GELİŞTİREN LİDERLİK

https://www.islamveihsan.com/sahsiyet-dili-ve-gelistiren-liderlik.html

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.