Samsa Çavuş’un Duası
Osmanlı’nın kuruluş dönemindeki önde gelen kumandalarından Samsa Çavuş’un, kabul olan duası…
Bedir Cengi’nde iman kınından sıyrılıp dövülen ve ucunda ebedî şifayı taşıyan İslâm kılıcı hiçbir zaman pas tutmadı. Yemen’den tutun da ta Bizans’a, Hindistan’dan, İspanya’ya kadar üç kıtayı şah damarlarından biri birine diken İslâm kılıcı, ilk defa Bedir Cengi’nde ateşe girdi... Orada dövüldü ve ebedî hareket suyunu orada içerek elmaslaştı. Ve asırlar, devirler boyunca küfür kanserini kazımak için pırıltılı kavisler çizdi. Osman oğullarının elinde kıtadan kıtaya uçtu. Türk milleti “Cennetin, kılıçların gölgesinde” olduğunu idrak ettiği içindir ki bu mefkure iklimi yola baş koydu.
SAMSA ÇAVUŞ’A VERİLEN VAZİFE
Osmanlı Devleti yeni filizleniyordu. Osman Gâzi’nin etrafında gönlü iman şevkiyle pırıl pırıl yanan cengaverler toplanmıştı... Gözlerde saadet ışıkları nokta nokta idi. Bu cengaverler içinde bir Samsa Çavuş vardı... O günlerde Osman Gazi hastalandı. Cenk meydanlarını kumandanlarına bıraktı. Samsa Çavuş’a da Geyve üzerine yürüme emrini verdi. Samsa Çavuş atlarının başını Geyve istikametine döndürüp rüzgâr gibi uçtu.
İlkbahar, yaz geldi geçti. Sonbahar gelip çattı. Göklerden delinmişcesine yağmurlar, oluk oluk akıyordu... Çavuş üzüntüsünden uyuyamıyordu. Yağmur damlaları sanki beynine tok tok vuruyordu. Osman Gâzi’ye hangi yüzle dönecekti. Yağmur yağdı. Kal’a hendekleri su ile doldu. Yollar, geçit vermez oldu. Nehirler, köprüleri yıkdı mı?” diyecekti, bu hicran gecesinin bir gündüzü yok mu idi? Halbuki vazifesi bitmemişti. Tekfurpınarı, Yeni Hisar ve Yanıkça Hisarı’nın fethedilmesi, hem de çabuk fethedilmesi gerekiyordu.
SAMSA ÇAVUŞ’UN DUASI
Şimdi ne yapmalı idi? Samsa Çavuş yatsı namazından sonra odasına çekildi, bir köşeye ilişti. Ve önüne rahlesini koydu. Kur’an okumaya koyuldu. Okudu, okudu, okudu. Okudukça ruhu coştu, gönlü aydınlandı. Gözlerinde ilâhî ışıklar yandı... Sonra ellerini Allah’ın hacet kapısına açtı ve gönlünün derinliklerinden gelen bir iştiyakla yalvardı: "Ey Aziz ve Celil olan Allah’ım! Ey benim, milletimi ve bütün varlığı yaradan Allah’ım!.. Şu aciz kuluna yardım et! Mustafa’nın hörmetine, nurun şerefine beni mahzun etme... Yağmur’un zamanıdır amma üç hisar kaldı. İslam’a kaydedeceğim. Onları fetheylemeden rahmetini sineme dökme… Ey her şeye kadir olan Allah! Canımı alacaksan bunun için al, ama benim yüzümü, Osman Gazi önünde kara eyleme!
Samsa Çavuş böyle tazarru ve niyaz ederek sabahı buldu. Seher vakti, taze bir gelin gibi tüllendi. Hemen sabah namazını kıldı. Ağaran ufukların pembe rengi, yeni bir günün müjdesini veriyordu. Kumandan Turgut’a seslendi. “Turgut, Turgut! İslâm fetih ister... Allah bizimle beraberdir. Buna inancım büyüktür. Destur demek anıdır... Haydi Tekfurpınarı’na yollan!..”
KABUL OLAN DUA
Ve birden at kişnemeleri, gürz sesleri, kılıç şakırtıları her yeri doldurdu... Türk akıncıları ileri atıldılar. Allah, Allah sesleri ile gökler inliyordu. Yaman bir cenk başladı... Samsa Çavuş’un bahadırları, bu üç hisarı tam beş günde aldılar... Kalenin burçlarında İslâm bayrağı, nazlı nazlı dalgalanmaya başladı. Bu beş gün boyunca, Tekfurpınarı, Yenihisar, Yanıkçahisar güneşten kavruldu... Diğer taraflarda, yağmurlar, seller, fırtınalar... Rahmet öylesine yağdı ki Sakarya’ya Sakarya’nın tanımadığı sular indi... Cihan günleri, böyle yağmuru belki ilk defa görüyordu. Şanı yüce olan Allah, Bahadır Samsa Çavuş’un duasını kabul etmişti.
Kaynak: Sadık Dana, İslam Kahramanları 2, Erkam Yayınları