Sana Sığınırız!
Dostlarını hakkıyla sevememekten, düşmanlarına cesurca hakkı söyleyememekten, muhabbetini, hasretini kaybetmekten ve son nefesimizi iman ile verememekten korkar, Sana sığınırız. Dertten ziyâde dertteki dermânı görememekten, kul olup ölememekten korkar, Sana sığınırız!
Her ne kadar devir, peygamber için bile “O da sadece bir insandı” diyenleri ibretle seyrettiğimiz bir devirse de biz, sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa’nın sıradan bir insan olmadığını bilmeye ve şefaatine nâil olmayı istemeye devam ederiz. Her ne kadar, Peygamber için böyle söyleyenler, onun arkadaşları hakkında da benzer sözler etseler de biz, o yıldızları örnek almayı sürdürürüz. Kendimize, Onların halleriyle hâllenmeye çalışarak iyilik ederiz. Onlardaki teslimiyet ve şevk bize de nasip olsun diye duâlar ederiz. Onları hep hayır ve hasret ile anarız. Sıradan olmayanı sıradanlıkla vasıflandırmaktan, yamaçtan bakarak zirveler hakkında bilir bilmez konuşmaktan korkar, Sana sığınırız! Korktuklarımızdan bizi emin eyle Allah’ım!
KORKTUKLARIMIZDAN BİZİ UZAK EYLE ALLAH'IM!
Bir nesil, peri masallarıyla uyumuş. Belki de bu sebeple olağanüstü hâllerin hep devlerde, perilerde ve hayâlî kahramanlarda olabileceğine dâir bir fikir, bu kimselerin beyninde sâbitlenmiş. Ne yazık ki onlar, sahâbe-i kirâm hakkında anlatılan menkîbelerin de birer masal olduğuna inanmış ve meselâ, “Abartmayın, Ebu Bekir sadece bir insandı” demeye başlamışlar. Bu kimseler, bir insanın ciğerinin aşk ile yanacağına ve etrafına yanık kokusu yayacağına inanmazlar. Halbuki herhangi bir insandan bile nice koku gelir. Eğer temiz ve sağlıklı biriyse, teri hoş kokar. Pasaklı ve hasta biriyse, teri ağır kokar. Karanfil çiğneyenin ağzı güzel kokarken sarımsak çiğneyenin ağzı kötü kokar. Düşüncesi, niyeti ve hayatına aldığı unsurlar ile orantılı olarak, her insan, farklı bir koku yayar. İnsan, iç organlarının ve hissiyatının durumuna göre koku değiştiren bir varlıktır. Burnu tıkalı olana koku gelmez. Aşkı olmayana da aşk ile yanan bir ciğer düşüncesi inandırıcı gelmez. Yanmanın mahiyetini ancak yananlar bilir. Şimdi, bütün bu basit hakikatler ışığında, varlığını Allah yolunda fedâ edecek, âyetlerde “ikinin ikincisi” diye geçecek kadar aşkla yanmış hazreti Ebu Bekir’in ciğerinden yanık kokuları gelmesi ihtimâlini yok saymak, anlatılanları “uydurulmuş bir masal” diyerek küçümsemek sağlıklı yaklaşımlar değildir. Haddimizi aşarak hakkı inkâr etmekten, hakikatleri masal sayıp küçümsemekten korkar, Sana sığınırız! Korktuklarımızdan bizi uzak eyle Allah’ım!
Sûrete tapan, bütün imkânlarını sûretine yatıran, diğerlerinin sûretiyle alay etmeyi hüner sayan ve suratına tükürmek istediğinizde Mehmet Âkif’in “Acırım tükrüğe billâhi tükürsem yüzüne!” mısrâsını hatırlatan insan cinsinin, yarın mahşerde, hangi sûrette dirileceğini düşünmeye çok ihtiyacı var; lâkin surat derdine fazlaca düşünce, sîrete ayıracak vakit kalmayabiliyor. Böylesine acıklı bir vaziyete düşmekten de böyleleriyle birlikte olmaktan da korkar, Sana sığınırız! Korktuklarımızdan bizi ayrı eyle Allah’ım!
NE ZAMAN BİZ OLURUZ?
Hakk’a hizmet etmesi beklenenlerin nefsine uyup birbirine kuyu kazmasına mukâbil, bâtıla hizmet edenler birbirini kolluyorsa, şerrin sesinin ayyuka çıktığı bir dünyada, hayrın sesi cılız ve sönük kalıyorsa, durup şu tespiti yapmamız gerekir: Bize düşmanlık edenlerin cesâretine cesâret ekleyen en önemli açığımız, “Biz” olamayışımızdır. Kur’an Sünnet çerçevesi içinde ne zaman “Biz” oluruz, hakkı tek ve gür bir sadâ hâlinde ne zaman haykırırız, o zaman düşmanlık etmeye niyetlenen herkes sesini kısar. Haddi aşmaktan ve haddi aşmışlar karşısında vakûr olamamaktan şiddetle korkar, Sana sığınırız! Korktuklarımızdan bizi muhafaza eyle Allah’ım!
Bir Müslümanın, sebep olduğu veya bizzat içine düştüğü bir yanlışı düzeltmeye çalışan ve bunda muvaffak olan kardeşine teşekkür etmesi gerektiğini bize Hazreti Ömer öğretir. Eğer bunun yerine “Sonunda dediğini yaptırdın! Elbet sana da bir Molla Kasım gelir!” diyerek iğnelemeyi tercih eder, kardeşinin nehy-i anil münker gayretini nefsî bir eylem olarak algılarsa kişi, ondaki nasıl bir nefistir? Evet. Molla Kasım’ın gelmesine sebep olacak bir hataya düşmekten korkarız; lâkin bundan ziyâde, onun gelişini hayra yoramamaktan, ona art niyet ve nefsâniyyet yakıştırmaktan, şer’i bir mevzûda yapacağı haklı bir uyarı için o Molla Kasım’a teşekkür edememekten korkar, Sana sığınırız! Korktuklarımızdan bizi emin eyle Allah’ım!
SEN'DEN GELENİ SANA TERCİH ETMEK
Bir Müslüman için uyku dinlenmedir. Dinlenip daha yüksek bir enerjiyle ibâdet edebilmek anlamına gelmelidir. Bir Müslüman için yemek, kuvvetlenmedir. Kuvvetlenip daha fazla insana ve mahlûka yardımcı olmak şevki vermelidir. Bir Müslüman için maddî zenginlik, Allah rızâsı için fedâ edebileceği varlığının artması demektir. Kendisine lütfedilmiş her ne varsa verenin yolunda harcamak, O’nun rızâsı için dağıtmak ve yine O’nun hoşnut olacağı hizmetlerde seferber kılmak gerekir. Uyku, yemek ve zengin olmak, Müslümanlar için nefsânî birer eylem değildir. Rabbimiz! Bize verdiklerinle nefis palazlandırıp gâflete dalmaktan, Sen’den geleni Sana tercih edip yanılmaktan korkar, Sana sığınırız! Korktuklarımızdan bizi beri eyle Allah’ım!
İnsanoğlu ancak yazılanları okur, yapılanları görür. Ne hâkim ne de âlim olmadığı, kalplerdeki niyetleri de bilmediği hâlde, ısrarla ve sadece çektiği birkaç fotoğrafa yâni zâhire göre hüküm vermeye kalkışmak, üstelik bu yanlışa alışmak, şüphesiz Allah ve Rasûlüne iman etmiş birine yakışmaz. Delilsiz ve mesnetsiz itham etmeyi zevk hâline getirenler, kendi kendilerine atladıkları çok büyük bir tehlike içindeler. Böyle bir tehlike içinde kalmaktan, her konuya “Biliyorum!” diye dalmaktan, cehlini ilim ve irfan sanmaktan korkar, Sana sığınırız! Korktuklarımızdan bizi ırak eyle Allah’ım!
Suçlarımızın ortaya dökülmesinden, gayretlerimizin hebâ olup gitmesinden, doğru sözlerimizin eğilip bükülmesinden, güzel niyetlerimizin çirkin zannedilmesinden korkar, Sana sığınırız. Mürşidinin karşısında ukalâ mürîd olmaktan, ashâb- kirâm hakkında sû-i zanna kapılmaktan, Peygamberler husûsunda cehli tavana vurmaktan korkar, Sana sığınırız. Zamanın fitnelerinden, şeytanın hilelerinden, nefislerin tüm şerrinden korkar, Sana sığınırız. Kusur ve günahlarımızın hayır ve sevaplarımıza galebe çalmasından, vesveselerin anlarımızı almasından, iyiliklerimizin gösteriş arzûsuyla ziyân olmasından korkar, Sana sığınırız. Dostlarını hakkıyla sevememekten, düşmanlarına cesurca hakkı söyleyememekten, muhabbetini, hasretini kaybetmekten ve son nefesimizi iman ile verememekten korkar, Sana sığınırız. Dertten ziyâde dertteki dermânı görememekten, kul olup ölememekten korkar, Sana sığınırız! Korktuklarımızdan bizi koruyuver Allah’ım! Âmin.
Kaynak: Neslihan Nur Türk, Altınoluk Dergisi, 365. Sayı, Temmuz 2016