Saraçoğlu'ndan Ramazan'da Beslenme Uyarısı!

Biyoteknoloji ve mikrobiyoloji uzmanı Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu, Ramazan'da aşırı tatlı ve yağlı gıdalar tüketildiğine dikkati çekerek, bu nedenle metabolizma hastalıklarının Ramazan'dan sonra ortaya çıktığını belirtti.

Aynı zamanda Cumhurbaşkanı Başdanışmanı da olan Prof. Dr. Saraçoğlu, Ramazan ayında çok zengin sofralar hazırlanmaması gerektiğini söyledi.

Orucun zeytin, incir ya da hurma ile açılmasını tavsiye eden Saraçoğlu, "Daha sonra çorba tüketilir. Sonra sofradan kalkarsınız, akşam namazınızı kılarsınız. Tekrar sofraya oturduğunuzda çok yağlı olmayan ve katı yağların kullanılmadığı sebzeli yemekten bir kap tüketilir. Bu şekilde iftar yapılabilir." diye konuştu.

RAMAZAN'DA ÖLÇÜLÜ BESLENMEYE DİKKAT EDİN!

İbrahim Adnan Saraçoğlu, eskiden sofraların bugünkü kadar zengin ve çeşitli hazırlanmadığını dile getirerek, zengin hazırlanan sofraların israfa da neden olduğunu vurguladı.

Ramazan'da insanların özellikle ölçülü beslenmeye dikkat etmesi gerektiğini dile getiren Saraçoğlu, şöyle devam etti:

"Son yıllarda ramazanda insanlar aşırı derecede tatlı tüketiyorlar, aşırı derecede yağlı gıdalar tüketiyorlar. Ramazan'dan çıktıktan sonra veya ramazanın son haftasına baktığımızda kalp krizi geçirenler, stent takılanlar, hastaneye koşuşturanları görürsünüz. Metabolizma hastalıkları hep Ramazan'dan sonra ortaya çıkıyor. Şeker, diyabet... Yok 'kolesterolüm yükseldi, insülin direncim gelişmiş' şeklinde metabolizma hastalıklarıyla karşı karşıya kalıyoruz. Onun için Ramazan'da ölçülü beslenmeye dikkat etmeliyiz."

SAHURDA TATLI TÜKETİMİ BAŞ AĞRISI YAPABİLİR

Prof. Dr. Saraçoğlu, sahur menüsünde tuz tüketiminde dikkatli olunmasını önererek, pirinç pilavı yerine patates yemeklerinin tercih edilmesi gerektiğini ifade etti.

Sahurda tatlı tüketiminin gün içerisinde baş ağrısına yol açabileceğine dikkati çeken Saraçoğlu, "Çay içilebilir ama çok fazla içilmemeli, çünkü vücuttan su attırıyor. Brokoli, karnabahar çok fazla tüketilmeli. Mercimek, ıspanak folik asit açısından çok iyi ancak çok fazla yağ kullanılmamalıdır." dedi.

İbrahim Adnan Saraçoğlu, hem sahurda hem de iftarda özellikle kızartma yemeklerinden uzak durulmasının sağlık açısından büyük önem arz ettiğini de sözlerine ekledi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.