Saraybosna'nın Manevi Bekçileri: Mahalle Camileri

Bosna Hersek'in başkenti Saraybosna'da, Osmanlı döneminde inşa edilen küçük, ahşap mahalle camileri, şehrin en mütevazi köşelerinde manevi ve kültürel bir abide olarak bugün de ayakta kalmaya devam ediyor.

Osmanlı ruhunun Balkanlar'da en yoğun hissedildiği şehirlerden biri olan Saraybosna'da, o dönemlerde inşa edilen küçük, ahşap mahalle camileri, şehrin en mütevazi köşelerinde manevi ve kültürel bir abide olarak bugün de varlığını sürdürüyor.

1463 yılında Bosna Hersek'in Osmanlı'nın idaresine girmesiyle şehirde önemli değişimler yaşanmış, zaman içerisinde "merkez" haline gelen Saraybosna'da, doğan ihtiyaçlar üzerine mahallelere küçük, ahşap camiler inşa edilmişti. Bu asırlık mütevazi mahalle camileri, taşıdıkları manevi havayı bulundukları küçük sokaklardan Saraybosna'ya yaymaya bugün de devam ediyor.

Şehrin eski mahallerinde bulunan bu camiler, mimari yapıları ve tarihi dokuları ile dikkat çekerken, ibadethane olmalarının yanında Osmanlı ve İslam medeniyetinin şehirdeki "mühürleri" olarak da görülüyor.

Saraybosna'nın, Osmanlı döneminde bir şehir olarak büyümeye başlamasıyla birlikte, merkezdeki büyük camilerin yanı sıra mahallelerde de camilere ihtiyaç duyulmaya başladı. Mahalle sakinleri de doğan ihtiyaç nedeniye çeşitli şekillerde yapılan bağışlarla yaşadıkları mahallelere cami inşa etti.

Mahalle camilerinin geçmişi ve önemi hakkında değerlendirmede bulunan Saraybosna Müzesi Müdürü Mirsad Avdic, Osmanlı'nın kurduğu bu tip şehirlerin mahallelerinde, zamanla camilere ihtiyaç duyulduğunu aktararak, ticari merkeze yakın olduğu için şehirdeki büyük camilerde genellikle öğle ve ikindi namazlarının kılındığını, mahalle camilerinde ise akşam, yatsı ve sabah namazlarının kılındığını ifade etti.

Mahalle camilerinin büyük camilere göre daha basit, ahşap veya tuğladan yapıldığını belirten Avdic, bu camilerin yapısı gereği insan ve mahalle fıtratına daha uygun olduğunu dile getirdi.

Avdic, söz konusu camilere "daha sıradan" insanların isimlerinin verildiğine dikkat çekerek, "Örneğin burada bir Bozacı Camisi var. Camiyi yaptıran adam bozacıymış, ismi de Bozacı Camisi olmuş. Çekrekçi Camisi de var. Orayı yapan da çarkçıymış." ifadesini kullandı.

DERİCİLERE ÖZEL CAMİ

Çarşıdaki tabakhanede çalışanların yaptırdığı mahalle camisinden de söz eden Avdic, dericilerin üstlerine sinen ağır deri kokusu nedeniyle merkez camilerdeki cemaati rahatsız etmek istemediklerini, bu nedenle kendilerine bu camiyi yaptırdıklarını ve namazlarını burada kıldıklarını anlattı.

Avdic, mahallede yaşayan insanların camilerin işleri ve ihtiyaçlarıyla da kendilerinin ilgilendiklerini belirterek, bu ibadethanelerin mahalle içinde "ailenin bir parçası" olarak görüldüğünü söyledi.

16. yüzyılın Saraybosna'da camiler için "altın çağ" olarak nitelendirildiğini aktaran Avdic, bu dönemde şehirdeki cami sayısının 126'ya ulaştığını ve sekizi dışında tamamının mahalle camileri olduğunu kaydetti.

Avdic, Osmanlı'nın bölgeden çekilmesinden sonra Bosna Hersek'teki Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Yugoslavya idareleri döneminde 22 caminin çeşitli sebeplerle yıkıldığına işaret ederek, söz konusu camilerden bir kısmının yıkımın ardından tekrar inşa edildiğini dile getirdi.

16. yüzyıldan kalan camilerin bugün devletin koruması altında olduğunu kaydeden Avdic, bu yapıların birer "kültür abidesi" olduğunu ifade etti.

Avdic, Saraybosna Müzesi olarak kayıp ve yıkılmış camilerle ilgili çalışmalar da yaptıklarına dikkati çekerek, At Meydanı'ndaki Bakırbaba ve Beyaz Tabya'daki Fatih Sultan Mehmed camileri gibi bazı eski camileri tekrar gün yüzüne çıkardıklarını sözlerine ekledi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

BOŞNAK ÇORBASI NASIL YAPILIR?

Boşnak Çorbası Nasıl Yapılır?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.