Sarık Üzerine Mesh Etmek ile İlgili Hadisler

Abdestte sarık üzerine mesh etmek ile ilgili hadisler…

Sevban radıyallahu anh der ki:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem (Bir yere) bir müfreze göndermişti. Onları soğuk çarptı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem geldiklerinde onlara sargılar ve mestler üzerine mesh etmelerini emir buyurdu. (Ebû Dâvûd, Taharet, 57/146)

Hadisin Açıklaması

Asaib: İsabenin çoğuludur. Başa sarılan sargı, dolak manasınadır. Burada sarık manasında kullanılmıştır.

Bu hadis-i şerif sarığın üstüne mesih edilebilir diyenlerin delilidir. Şâfiî, Mâliki ve Süfyan-i Sevrî hazretlerine göre el sarıkla beraber kısmen başa da dokunarak mesh edilirse caiz olur. Yalnız sarık üzerine mesh caiz değildir.

Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in müfrezeden soğuğa çarpılmış olarak dönenlere sarığa mesh etmelerini emir etmesi onların rahatsız olmamaları içindir. Rasûl-i Ekrem Efendimizin sarık üzerine mesh ettiği rivâyeti de vardır. Fakat o rivâyet sarığa mesh ederken başının ön kısmına eli dokunuyordu, diye izah ediliyor.

Ahmed bin Hanbel hazretleri sarık üzerine meshin caiz olduğunu söylüyor. Başın tamamında yara bulunmak gibi bir zaruret olmadıkça sarık üzerine yapılacak mesh kâfi gelmez. (Menhel c. 2, s. 99)

*

Enes bin Mâlik radıyallahu anh’dan rivâyet edildiğine göre:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’i abdest alırken gördüm. Başında Katar’da yapılmış (veya kendisinde nakış olan) bir sarık vardı. Elini sarığın altına sokup başının ön kısmını mesih etti ve sarığı çıkarmadı. (Ebû Dâvûd, Taharet, 57/147)

Hadisin Açıklaması

Katar: Bahreyn’de bir yerin adıdır. Bir de üzerinde kırmızı benekler, nakışlar bulunan kumaş demektir.

Bu hadis-i şerif, sarığı baştan çıkarmadan eli altına sokup başı mesih etmenin caiz olduğuna delildir.

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

BAŞI MESH EDERKEN OKUNACAK DUA

Başı Mesh Ederken Okunacak Dua

KADININ BAŞÖRTÜSÜ ÜZERİNE MESH ETMESİ CAİZ MİDİR?

Kadının Başörtüsü Üzerine Mesh Etmesi Caiz midir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.