Secde Ayetlerinin Mealini Okuyunca Secde Gerekir mi?

Secde ayetlerinin mealini okuyunca secde gerekir mi?

Din İşleri Yüksek Kurulu 20.01.2021 tarihinde Prof. Dr. Abdurrahman HAÇKALI başkanlığında toplandı. Kur’an-ı Kerim Meallerini İnceleme Komisyonu tarafından hazırlanan “Secde ayetlerinin mealini okuyan kişinin tilavet secdesi yapması gerekir mi?” başlıklı fetva müzakere edildi. Yapılan müzakereler sonucunda aşağıdaki soru ve cevabının Kurul Kararı olarak kabulüne karar verildi:

Secde ayetlerinin mealini okuyan kişinin tilâvet secdesi yapması gerekir mi?

Secde ayetlerinin Arapça lafzını okuyan veya dinleyen kimsenin, tilâvet secdesi yapması Hanefî mezhebine göre vacip, diğer mezheplere göre ise sünnettir. Kur’ân-ı Kerîm’in meal ve tefsirleri, bizatihi Kur’ân hükmünde olmamakla birlikte secde ayetinin mealini okuyan kimsenin de ihtiyaten tilavet secdesi yapması gerekir (Bkz. Serahsi, Mebsut, II, 5; Bilmen, İlmihal, Secde-i Tilavete Müteallik Meseleler, md. 375). 8Diyanet İşleri Fetva Kurulu)

Tilavet Secdesi Nedir?

Kur’an-ı Kerim’de ondört yerde geçen secde âyetlerinden birini okuyan veya dinleyenin yapması gereken secdeye “tilâvet secdesi” denir. Hz. Peygamber’in, içinde secde âyeti bulunan bir sûreyi okuduğunda secde ettiği, sahâbenin de onunla birlikte secde ettikleri nakledilmiştir.

TİLAVET SECDESİNİN DAYANDIĞI DELİLLER

Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Onlara ne oluyor ki, iman etmiyorlar ve kendilerine Kur’an okunduğunda, secde etmiyorlar” [1] Bir kimse ancak vâcip olan işi yapmamaktan ötürü kötülenir. Diğer yandan bu secde namaz içinde yapılan secdedir, bu yüzden de namaz secdesi gibi vâcip olur. Abdullah İbn Ömer (r.a)’ten, şöyle demiştir: “Nebî (s.a.s), biz yanında olduğumuzda secde âyetini okur, ardından secde eder, biz de onunla birlikte secde ederdik. Öyle ki, içimizden bazıları, izdihamdan dolayı, secde için yüzünü koyacağı bir yer bulamazdı!” [2]

Hz. Peygamber Mekke’de müşriklerin de bulunduğu toplulukta Necm sûresini okumuş, 19 ve 20 nci âyetlere gelince, Allah için secde etmişti. Bu âyetlerde Lât, Uzza ve Menat adlı putlardan söz edildiği için müşrikler de secde etmiş, böylece mü’minlerle müşrikler arasında, farklı niyetlere dayalı bir eylem birliği oluşmuştu. Tarihte bu olaya Garanik Olayı denir. Bu arada Ümeyye İbn Halef secde yapmadığı için, bir sahabe yerden aldığı toprağı yüzüne sürmüş, o da “bu bana yeterli olur” diyerek alay etmişti. Ancak kendisi daha sonra küfür ehli olarak öldürülmüştür.[3] Necm sûresinde secde âyeti, son âyet olan 72. âyettir. Bu yüzden Hz. Peygamber’in, putların adının geçtiği âyetlerin hemen ardından, 72. secde âyetine geçmiş olması da muhtemeldir. Zeyd İbn Sâbit (r.a)’in, “Hz. Peygamber, daha sonra Necm sûresini okuyunca tilâvet secdesi yapmadı.” [4] sözlerini de .19 ve .20 âyetler olarak değerlendirmek uygun düşer.

Ebû Hüreyre’den rivâyete göre Nebî (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Âdemoğlu secde âyetini okuyup secde edince, şeytan ağlayarak uzaklaşır ve şöyle der: “Vay benim hâlime! Âdemoğlu secde etmekle emrolundu ve hemen secde etti, bu yüzden cennet onundur. Ben ise secdeyle emrolundum, fakat secde etmekten kaçındım, bundan dolayı cehennem benimdir.” [5]

Yukarıdaki delillere dayanarak Hanefîler tilâvet secdesinin vâcip olduğunu söylemiştir.  Diğer üç mezhebe göre ise tilavet secdesi sünnettir. Çoğunluğun delili; Zeyd İbn Sâbit (r.a)’den nakledilen; “Hz. Peygamber’e Necm sûresini okudum ve bizden hiçbir kimse secde etmedi” [6] hadisi ile Hz. Ömer’in Nahl sûresindeki secde âyetini ikinci cumada okuduğu zaman, cemaatı secde yapıp yapmamakta serbest bırakmasıdır. O şöyle demiştir: Secde eden sevap kazanmış olur, secde etmeyene ise bir günah yoktur. Hz. Ömer, kendisi secde etmemiştir. Abdullah İbn Ömer’in rivâyetinde şu ilâve vardır: “Allah bize secde etmeyi farz kılmamıştır. Ancak kendiliğimizden dilersek yaparız” [7]

Dipnotlar:

[1] İnşikak, 84/21, 22. [2] Buhârî, Sücûd, 8, 9, 12. [3] Buhârî, Sücûd, 1, 4, 5. [4] Buhârî, Sücûd, 6. [5] Müslim, İmân, 133. [6] bk. Buhârî, Sücûd, 6; Müslim, Mesâcid, 106; Tirmîzî, Cum’a, 52; Nesâî, İftitah, 50; Şevkânî, age, III, 101. [7] Buhârî, Sücûd, 10; Şevkânî, age, III, 102.

İslam ve İhsan

TİLAVET SECDESİ NEDİR?

Tilavet Secdesi Nedir?

TİLAVET SECDESİNİN ŞARTLARI, SEBEPLERİ VE YAPILIŞI

Tilavet Secdesinin Şartları, Sebepleri ve Yapılışı

TİLAVET SECDESİ DUASI ARAPÇA OKUNUŞU VE ANLAMI

Tilavet Secdesi Duası Arapça Okunuşu ve Anlamı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.