Şeddad Bin Evs (r.a.) Kimdir?

Şeddad Bin Evs radıyallahu anh âbid, zâhid bir zât... Allah korkusundan kalbi ürperen, devamlı vücudu titreyen ve derin tefekküre dalan bir yiğit... Gece yattığı zaman ilâhi rahmetin enginliğini düşünen ve ilâhi azâbın şiddetini de unutmayan bir zâhid...

Şeddad Bin Evs, Medineli müslümanlardandır. Hazrec kabilesinin Neccar koluna mensuptur. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin şâri Hassan'ın yakın akrabası. Babası Evs Bin Sâbit, Akabe'de İslâm'la şereflendi. Bedir harbine iştirak etti. Uhud'da şehid oldu. Annesi Harime de müslümandı. Şeddat böyle güzel bir muhitte, müslüman bir aile ocağında yetişti. Geniş bir ilme sahipti.

Ubâde Bin Sâmit (r.a) onun, ilmî konularda herkesin kendisine başvurduğu zâhir ve bâtın ilimlerine vâkıf bir ilim eri olduğunu söyler. Şeddat (r.a)'ın ilmi ve hilmini "Mecmeu'l-bahreyn" olarak tavsif eder.

ÖZÜ SÖZÜ BİR

O, yumuşak huylu, açık sözlüydü. Ağzından lüzumsuz bir söz çıkmazdı. Bir defasında ağzından bir söz kaçmıştı. Zaman kaymetmeden şu açıklamayı yaptı: "İslâm'a girdiğim günden beri sözlerimi dikkat ederek söylemeye çalıştım. Fakat bu söz nasıl oldu ağzımdan kaçtı. Onu aklınızda tutmayın." dedi. Riyadan, gösterişten de çok sakınırdı. Namazlarından sonra duâ ve istiğfarı çok yapardı. Sık sık tefekküre dalardı. Allah korkusuyla kalbi ürperir ve: "Ya Rabbi! Cehennem ateşini düşündükçe uykum kaçıyor." derdi. Saman üzerindeki dâne gibi sabahlardı.

SAHABİYİ AĞLATAN KORKU

O, son derece halim selimdi. Kalbi rakik; yufka yürekli ve gözü yaşlıydı. Bir gün ağlarken görüldü. Kendisine: "Niçin ağlıyorsun?" diye soruldu. O da: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in bir hadisini hatırladım da onun için ağlıyorum." dedi. Rasûlullah (s.a) bu hadisinde: "Ümmetim için şirk ve gizli şehvetten korkuyorum." buyurdu. O zaman ben: "Ya Rasûlallah! Ümmetin senden sonra şirke düşecek mi?" diye sordum. Resûl-i Ekrem (s.a): "Evet, dediler. Gerçi onlar güneşe, aya ve puta tapmayacaklar, fakat işlerinde riyakârlık yapacaklar. (Allah için değil de ondan başkalarının rızası için hareket edecekler) Gizli şehvet ise şudur: Onlardan biri, oruç tutar, oruçlu olur. Sonra şehvete sebep bir şeyi görür ve orucunu bozar." buyurdu.

Şeddat Bin Evs (r.a) İslâm'ın emir ve nehiylerine uymakta çok titizdi. Hayatında tatbik eder, taviz vermezdi. Çevresine de Allah Teâlâ'nın emir ve yasaklarını güleryüzle, tatlı dille anlatırdı. Her fırsatta tebliğ vazifesini unutmazdı. 50 kadar hadis-i şerif rivayet etti. Râvileri arasında Şâm'ın en güzîde ricâli vardı. Oğulları, Ya'lâ ve Muhammed ile Mahmud bin Lebid, Mahmud bin Rebi', Abdurrahman bin Ganem, Beşir bin Ka'b bunlardan bazılarıdır.

AHİRETİ KURTARAN İMTİHAN

Onun rivayet ettiği hadislerden birkaç tanesi şöyledir:

Ebû Eş'as es-Sağani rivayet ediyor: "Şam Camisine gitmiştim. Orada Şeddat Bin Evs ile karşılaştım. Bir yere gidecekti. Nereye gideceğini sordum. O da; Hasta bir arkadaşını ziyaret edeceğini söyledi. Ben de kendileriyle gelebileceğimi söyledim. Beraber gittik. Oraya varınca hastaya durumunun nasıl olduğunu sordu. Hasta: "Nimet içerisinde olduğunu" söyledi. Bunun üzerine Şeddad: "Günahlarının affedildiğini sana müjdelerim. Çünkü Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittim." dedi ve Efendimizden duyduğu hadis-i kudsîyi nakletti: "Allah Teâlâ buyurur ki: Mü'min olan kullarımdan birini imtihan ettiğim zaman, o bu imtihanı hamd ile karşılarsa, anasından doğduğu günkü gibi günahlarından temizlenmiş olur." buyurdu.

Şeddat İbni Evs (r.a) İki Cihan Güneşi Efendimizden ayrılmazdı. Yaşı küçük olduğu için savaşlarda bulunamadı ise de onun muhabbetiyle hep beraberdi. Bir gün bir arada iken, Fahr-i Kâinat (s.a) Efendimiz: "Yanımızda yabancı birisi var mı?" diye sordu. Biz de: "Yok Ya Rasûlallah dedik. Kapının kapatılmasını işaret ettikten sonra: "Ellerinizi kaldırınız, Lâ ilâhe illallah deyiniz." buyurdu. Bir müddet bu şekilde kelime-i tevhide devam etti. Sonra mübarek ellerini indirdi ve; "Sana hamd olsun yâ Rabbi! Beni bu kelime ile gönderdin. Bana onu emrettin. Bana, onunla cenneti va'dettin. Sen va'dinde hulf etmezsin. Va'dinde duran yalnız sensin." buyurdu. Bu sözlerden sonra bize: "Sizi müjdelerim Allah teâlâ sizi mağfiret buyurdu. Hepinizi bağışladı." dedi.

Bir gün o yine Fahr-i Kâinat (s.a) Efendimizden hadis naklediyordu. Onun şöyle buyurduğunu işittim. "Kim riyâ ile namaz kılar, oruç tutar, sadaka verirse, o Allah Teâlâ'ya ortak koşmuş olur." buyurdu demişti. Avf İbni Mâlik ona: "Böyle bir adamın amelinden halis olanı ayrılarak kabul olunmaz mı?" diye sordu. Şeddad (r.a) da şu hadis-i kudsiyi nakletti: "Müşrik olan insanın çoğundan da, azından da zâtı-ı kibriya müstağnidir."

Yine rivayet ettiği hadislerden bir tanesinde: "Ey insanlar Dünya, hazır bir meta'dır. Ondan iyiler de kötüler de yer. Âhiret haktır. Orada Allah Teâlâ hükmeder. Ey insanlar! Sizler âhiret adamı olunuz. Âhireti düşünüp ona hazırlanınız. Dünya adamlarından olmayınız. Âhireti unutup dünyaya dalanlardan olmayınız. Siz, Allah'dan korkarak amel yapınız. Biliniz ki, amellerinize göre arz olunursunuz. Allah Teâlâ'ya mutlaka kavuşacaksınız. Kim zerre miktar hayır yaparsa, onun karşılığını görür. Kim de zerre kadar kötülük işlerse onun karşılığını görür. Cezasını çeker."

Şeddad İbni Evs (r.a) ömrünün sonlarına doğru Şam, Filistin, Beytül Makdis ve Humus'ta bulundu. Bu havâlide ilimle uğraşanlar hep ona müracaat ederdi. 58. hicri yılında yetmiş beş yaşlarında iken Kudüs'te vefat etti. Cenab-ı Hak şefaatlerine nâil etsin. Amin.

Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, 1998 - Ağustos, Sayı: 150, Sayfa: 026

AHİRET HAYATI VAR

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.