Sehiv Secdesi Nasıl Yapılır?

Sehiv secdesi nedir? Sehiv secdesi nasıl yapılır? Sehiv secdesinin hükmü nedir? Sehiv secdesi ne zaman ve hangi durumlarda yapılır? Sehiv secdesinin dayandığı deliller nelerdir? Sehiv secdesini gerektiren durumlar nelerdir? Sehiv secdesi hakkında bilinmesi gerekenler...

Sözlükte “namazın rükünlerinden biri” anlamındaki secde kelimesiyle “yanılma, unutma, dalgınlık” gibi mânalara gelen sehv kelimesinden oluşan sehiv secdesi (secdetü’s-sehv) terim olarak namazdaki belirli eksiklik, fazlalık veya yanlışlıkları telâfi etmek amacıyla yapılan iki secdeyi ifade eder.

Hadislerde ve fıkıh eserlerinin namaz bölümlerinde “sücûdü’s-sehv” veya “secdetâ es-sehv” şekillerinde de geçer. Namazın gereklerini yerine getirme konusunda kişinin âzami dikkat ve titizliği göstermesi esas olmakla birlikte Peygamber Efendimiz beşer olmanın tabii bir sonucu olarak namaz esnasında meydana gelen bazı eksiklik ve yanlışlıkların sehiv secdesi yapılarak telâfi edilebileceğini bildirmiş (Müslim, “Mesâcid”, 94)

Sehiv Secdesinin Hükmü Nedir?

Belirtilen sebepler bulunduğunda sehiv secdesi yapmak Hanefî mezhebine göre vâcip, Şâfiî ve Mâlikî mezheplerine göre sünnettir; ancak bazı Mâlikîler namazda eksiklik hallerinde sehiv secdesi yapmanın vâcip olduğu kanaatindedir. Hanbelî mezhebinde sehiv secdesinin vâcip olduğu görüşü tercih edilmekle birlikte sünnet ve bazı durumlarda mubah olduğuna dair görüşler de bulunmaktadır. Hanefî mezhebinde, cuma ve bayram namazlarında cemaatin çok kalabalık olması ve sehiv secdesi yapmanın karışıklığa meydan verme ihtimalinin bulunması durumunda bu secdenin terkedilmesi câiz hatta evlâ görülmüştür. Bir namazda sehiv secdesini gerektiren durumlar birden fazla olursa hepsi için bir defa sehiv secdesi yapmak yeterlidir.

SEHİV SECDESİ NASIL YAPILIR?

Sehiv secdesi nasıl yapılır? İşte cevabı.. Hanefî mezhebine göre sehiv secdesinin yapılışı şöyledir:

  • Son oturuşta “Tahiyyât” duası okunup iki yana selâm verildikten sonra iki secde daha yapılır ve oturulur. (Sehiv secdesinden önce iki tarafa selâm verme Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf’un görüşüdür. İmam Muhammed’e göre yalnız sağ tarafa selam verildikten sonra sehiv secdelerinin yapılması daha faziletli ve ihtiyata daha uygundur. Nitekim cemaatle kılınan namazlarda cemaatin yanlışlıkla dağılmasına meydan vermemek için, yalnız sağ tarafa selamdan sonra sehiv secdelerinin yapılması gerekli görülmüştür.)
  • Bu oturuşta Tahiyyât duası, “salavat (Salli ve Bârik)” ve “Rabbenâ âtinâ” duası okunarak, her zamanki gibi önce sağa sonra sola selâm verilir.

Mezheplere Göre Sehiv Secdesinin Namazdaki Yeri ve Şekli

  • Sehiv secdesi Hanefî mezhebine göre selâmdan sonra,
  • Şâfiî mezhebine göre selâmdan önce,
  • Mâlikîler’de namazdaki bir eksiklik sebebiyle ise selâmdan önce, fazlalık sebebiyle ise selâmdan sonra, hem eksiklik hem fazlalık sebebiyle ise selâmdan önce yapılır,
  • Hanbelîler’e göre selâmdan önce veya sonra yapılabilir.

Sehiv Secdesinin Dayandığı Deliller Nelerdir?

Sehiv secdesi sünnet deliline dayanır. Abdullah İbn Mes’ûd (r.a)’ten naklledilen bir hadiste şöyle buyurulur: “Sizden biri namazında şüpheye düşerse, doğrusunu araştırsın ve namazını kanatine göre tamamlasın, sonra selam versin ve sehiv secdesi yapsın, yani yanıldığı için iki secde daha yapsın.”

Ebû Said el-Hudri (r.a) şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.s) buyurmuştur ki; “Sizden biri namazı dört rekât mı üç rekât mı kıldığında şüpheye düşerse, şüphesini atsın ve kesin olarak bildiği ne ise onun üzerinden namazı tamamlasın. Selam vermezden önce de iki secde yapsın. Eğer beş rekât kılmışsa, bu secddeler namazına şefaatçı olur, eğer tam kılmışsa, bu ilâve iki secde şeytanın kendisinden uzaklaştırılmasına vesile olur.”

Abdullah İbn Cühayne (r.a)’ten şöyle dediği nakledilmiştir: “Rasûlullah (s.a.s) bir öğle namazında ikinci rekâttan sonra oturmadan kalkmış ve cemaat de kendisine uymuştu. Namazın sonunda biz selâm vermesini beklerken, selâmdan önce, oturduğu yerden iki secde daha yaptı, sonra selâm verdi.” Yine bir keresinde Allah’ın Elçisi öğle namazını beş rekât olarak kıldırmış, sahabenin “namazda artış mı oldu?” diye sorması üzerine de, selâm verdikten sonra iki secde yapmıştır. Ebû Hüreyre’den rivâyete göre, yine öğle veya ikindi namazı kılıdırırken Allah’ın Elçisi iki rekâtta selâm vermişti. Bir sahabenin namaz eksik oldu, demesi üzerine, Hz. Peygamber, arkadaşınızın söyleddiği doğru mu? diye teyit ettirmiş, sonra kalkarak iki rekât daha kıldırmış ve arkasından iki secde daha eklemiştir.

Hz. Peygamber ve ashab-ı kiramın gerektiği durumda sehiv secdesi yapmmaları bu secdenin vâcip olduğunu gösterir. Haccın vâciplerinden birisinin ekssik kalması halinde, bunu telafi için kurban kesilmesi gibi, sehiv secdesi de, namazdaki eksiklerin tamamlanması için vâcip kılınmıştır.

( Buhârî, Salât, 31; Müslim, Mesâcid, 88, 89; Ebû Dâvud, Salât, 190, 191, 193; Nesâî, Sehv, 24, 25; İbn Mâce, İkâme, 132, 133; Mâlik, Muvatta’, Nida, 61 , 62 , 63; A. İbn Hanbel, Müsned, I, 190, 193, 204-206 Buhârî, Sehv, 6, 7; Müslim, Salât, 19, 20; A. İbn Hanbel, III, 12 , 37, 42. Buhârî, Sehv,1. Buhârî, Sehv,2. Buhârî, Sehv, 3. )

SEHİC SECDESİNİN MEZHEPLERDEKİ YERİ

Zâhir rivayette Şâfiî ile Hanefî imamlar arasındaki görüş ayrılığının fazilet ve evleviyet bakımından olduğu söylenirken, nevâdir kitaplarında bu görüş ayrılığının câizlik (cevaz) noktasında olduğu söylenmektedir. Görüş ayrılığının fazilet noktasında olması durumunda, Hanefî imamlara göre sehiv secdesini selâmdan sonra Şâfiî’ye göre ise selâmdan önce yapmak daha uygun ve faziletlidir (evlâ). Fakat görüş ayrılığının cevaz noktasında olması durumunda ise, Hanefî imamlara göre sehiv secdesini selâmdan sonra yapmak gerekir, selâmdan önce yapılması câiz değildir. Sehiv secdesi selâmdan önce yapılacak olursa, selâmdan sonra secdelerin tekrarlanması gerekir. Şâfiî’ye göre ise sehiv secdesi selâmdan önce yapılmalıdır, selâmdan sonra yapılırsa, sehiv geçersiz sayılır.

İmam Mâlik’e göre ise, sehiv secdesi namazda ziyade bir fiil işlemek yüzünden yapılacaksa selâmdan sonra, bir noksanlık yüzünden yapılacaksa selâmdan önce yapılır. Hem bir fazlalık hem de bir eksiklik yüzünden yapılacaksa, bu durumda sehiv secdesi selâmdan önce yapılır. Namazda noksanlık yapmak, namaz içindeki bir müekked sünneti veya en az iki gayr-i müekked sünneti terketmek durumunda olur. Namazda ziyade yapmak ise, namazın cinsinden olsun veya olmasın namazı bozmayacak kadar az bir fiil ilâve etmek durumunda söz konusu olur. Meselâ namazın rükünlerinden rükû ve secde gibi bir fiilin fazladan yapılması namazda fazlalık yapmak olur.

Sehiv için yapılacak iki secde vâcip olduğu gibi, secdeden sonraki oturuşta Tahiyyât okumak ve selâmla çıkmak da vâciptir. Sehiv secdesi yapması gereken kişinin, salavat duasını (Salli ve Bârik), namaz oturmasında mı yoksa sehiv secdesi oturmasında mı okuyacağı konusunda iki görüş bulunmaktadır. Hanefî fakihlerinden Kerhî’ye göre salavat duası, sehiv secdesi ka‘desinde okunur. Tahâvî’ye göre ise, selâm bulunan her ka‘dede, salavat duasının okunması gerekir. Kerhî’nin görüşü daha sahih, Tahâvî’nin görüşü ise daha ihtiyatlı görülmüştür. Bir kısım âlimlere göre, imam hakkında Kerhî’nin görüşü evlâdır; çünkü imam tezce selâm verince halk imamın sehiv secdesi yapacağını sezer ve dikkatli davranır. Münferid hakkında ise Tahâvî’nin görüşü evlâdır.

İmam ve Tek Başına Namaz Kılan İçin Sehiv Secdesinin Hükmü

Sehiv secdesi imam için ve tek başına namaz kılan kişi için söz konusudur. İmamın sehvi yani yanılması, kendisi hakkında asaleten, kendisine uyan cemaat hakkında tebean sehiv secdesini gerektirir. İmama uymuş bulunan kişi (muktedî), imam sehiv secdesi yaptığında onunla birlikte yapar, kendisi sehiv secdesini gerektiren bir şey yapmışsa bundan dolayı sehiv secdesi yapmaz. İmam sehiv secdesini gerektiren bir şey yaptığı halde sehiv secdesi yapmazsa muktedî de yapmaz.

SEHİV SEVDESİNİ GEREKTİREN DURUMLAR

Sehiv secdesini gerektirici hallerden bâzıları şunlardır:

  • 1 - Fâtiha`dan sonra zamm-ı sûre okumadan rükû`a gitmek. Rükû`da iken hatırlarsa, doğrulup sûreyi okur, sonra tekrar rükû`a gider. Namazın sonunda da sehiv secdesi yapar.
  • 2 - Unutarak Fâtiha`yı iki kere okumak.
  • 3 - Vitir namazlarının tekbir ve kunut duasını unutmak. Rükû`da iken hatırlasa, doğrulup kunut okumaz. Sonunda sehiv secdesini yapmakla yetinir.
  • 4 - Dört rek`atlı namazlarda, iki rek`at kıldıktan sonra oturmayı unutarak üçüncü rek`ata kalkmak, yani, ilk oturuşu terketmek. Bu durumda bakılır: Eğer namazı kılan kişi tamamen kalkmış veya kalkmaya daha yakın bir durumda ise, oturmaz; namazı bitirip sonunda sehiv secdesi yapar. Eğer oturmaya daha yakın bir halde ise, oturur; sonunda da sehiv secdesi yapmaz. Tam kalktıktan sonra oturmak ise, namazı bozar.
  • 5 - Birinci oturuşta Tehıyyât`ı okuduktan sonra hemen kalkmayıp salâvatları ve duaları okumak yahut da bir rükün edâ edecek kadar gecikmek. Bu durumda eğer salâvattan okunan kısım bir cümle teşkil eder ise (Allahümme salli alâ Muhammedin demek gibi) namazın sonunda sehiv secdesi yapılır. Fakat okunan kısım bir cümle teşkil etmemişse, sehiv secdesine gerek yoktur.
  • 6 - Dört rek`atlı farz namazlarda, son rek`atta oturmaksızın beşinci rek`ata kalkılacak olsa, beşinci rek`atın kıyam, kırâet ve rükû`u tamamlanıp secdeye gidilmedikçe, dönüp tekrar oturulur. Tehıyyâtdan sonra selâm verilip sehiv secdesi yapılır. Çünkü bu durumda farz olan son oturuş te`hire uğramıştır. Fakat beşinci rek`at için secde yapılmış olursa, bu namaz nâfileye döner. Artık buna bir rek`at daha ilâve ederek, 6 rek`atlık bir nâfile namazı kılınmış olur. Dolayısıyla sehiv secdesi de gerekmez.
  • 7 - Dört rek`atlı bir farz namazın son ka`desinde teşehhüd miktarı oturduktan sonra kalkan kimse, hemen oturup selâm verir. Tekrar Tehıyyat okumasına gerek yoktur. Hâtta oturmadan ayakta bile selâm verebilir. Zira farz olan oturuşu yapmıştır. Yalnız ayakta selâm vermekle sünneti terketmiş olur. Sonunda ayrıca sehiv secdesi de lâzımdır. Çünkü selâm te`hire uğramıştır.
  • 8 - İmama sonradan yetişen kimse, kendi kıldığı rek`atlar içinde hatâ yaparsa, o hatâsı için sehiv secdesi yapar.
  • 9 - İmamın, açıktan okuması vâcib olan yerlerde gizli; gizli okuması vâcib olan yerlerde de açık okuması... Meselâ öğle namazında Fâtiha ve zamm-ı sûreyi sesli okuması, akşam namazında da içinden okuması gibi. Namazdaki tesbih ve tekbirlerin cehren okunması, sehiv secdesini icab ettirmez.
  • 10 - Namaz içinde Fâtiha okunduktan sonra hangi âyet veya sûreyi okuyacağı bir müddet tefekkür edilse, sehiv secdesi icab eder. Çünkü vâcib te`hire uğramıştır.
  • 11 - Ta`dîl-i erkânın terki, sehiv secdesini gerektirir.
  • 12 - Namazda sehiv secdesini icab eden birkaç hatâdan dolayı tek sehiv secdesi yeterlidir.

Sehiv secdesinde, iki secde ile Tehıyyât`ı okumak ve selâm vermek vâcibdir. Tehıyyât`dan sonraki salâvat ve dualar ve secdedeki tekbirler ve tesbihler ise sünnettir.

Bir namaz içinde, o namazın rek`atları sayısında şüphe etmek, namaz kılan kimse vesveseli biri değilse, kılınan namazı iptâl eder. Yeniden kılmak gerekir. Nitekim vakit varken, namazı kılıp kılmadığında tereddüd eden de o namazı kılar. Namazı tamamladıktan sonra rek`at sayısında şüpheye itibar yoktur. Ancak noksan kıldığını kesin olarak anlarsa namazı yeniden kılar.

SEHİV SECDESİ HANGİ DURUMLARDA YAPILIR?
SEHİV SECDESİ NEDİR, HANGİ SEBEPLE YAPILIR?
 

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.