Sehiv Secdesini Gerektiren Durumlar

Namazda sehiv (yanılma) secdesini gerektiren hâller veyahut durumlar nelerdir?

Sehiv secdesini gerektiren hâller şunlardır:

SEHİV SECDESİNİ GEREKTİREN HÂLLER

  1. Birinci oturuşta Ettehiyyâtü’yü okuyup ayağa kalkması gerekirken “Allâhümme Salli âlâ Muhammed” diyecek kadar salavat-ı şerifeden okusa, farz olan kıyamı geciktirdiği için sehiv secdesi yapması lazımdır.
  2. Ayakta önce sure okumaya başlayan kimse, Fâtiha’yı okumadığını hatırlayınca, Fâtiha’yı okur, sonra sureyi yeniden okuyup vacibi tehir ettiği için sehiv secdesi yapar.
  3. Farzların ilk iki rekâtında Fâtiha’nın tamamını veya çoğunu okumayan kimseye sehiv secdesi gerekir. Fâtiha’nın çoğunu okuyup da kalanını unutana gerekmez. Farzların son iki rekâtında Fâtiha okunmazsa sehiv secdesi gerekmez. Çünkü buralarda Fâtiha okumak sünnettir. Ancak vitir ve nafile namazların her rekâtında Fâtiha okumak vacib olduğu için bunların herhangi bir rekâtında Fâtiha okunmadığı takdirde sehiv secdesi yapmak lazım gelir. Sadece Fâtiha’yı okuyup sureyi okumayan veya Fâtiha’yı sureden sonra okuyana da sehiv secdesi gerekir.

Bayram tekbirlerinin hepsini veya bazısını terk eden yahut da fazla yapan kimse de sehiv secdesi yapar. Rükûda hatırlarsa tekbirleri burada yerine getirir. Namazın ilk iki rekâtından birinde Fâtiha’yı tekrar okuyana, ilk oturuşta Ettehiyyâtü’yü iki defa okuyana da sehiv secdesi gerekir.

Namazlarda birinci oturuş yapılmadan ayağa kalkılırsa vacib terk edildiği için sehiv secdesi gerekir. Bu durumda Ettehiyyâtü okumak için oturmayı unutup ayağa kalkan kimse, tam ayağa kalkmadan yanıldığını anladığı takdirde eğer oturmaya yakın ise döner oturur ve “Ettehiyyâtü”yü okur. Eğer ayakta durmaya (kıyama) yakın ise geri dönüp oturmaz, ayağa kalkıp doğrulur ve vacibi terk ettiği için sehiv secdesi yapar.

Eğer dört rekâtlı bir namazın sonundaki oturuşu unutup ayağa kalkar ve fazla olan bu rekâtın secdesine varmadan önce yanıldığını hatırlarsa hemen geriye dönüp oturur ve farz olan son oturuşu tehir ettiği için sehiv secdesi yapar. Fazla olan rekâtın secdesini yaptıktan sonra yanıldığının farkına varırsa farz namazı nafileye dönüşür. Dilerse buna bir rekât daha ilave ederek altı rekât kılar, dilerse selam vererek namazdan çıkar. Burada, farz olan son oturuş terk edildiği için namazın yeniden kılınması icap eder.

Dört rekâtlı bir namazın son oturuşunu yaptıktan sonra unutup ayağa kalkar ve beşinci rekâtın secdesine varmadan yanıldığını hatırlarsa geriye dönerek oturur ve vacib olan selamı tehir ettiği için sehiv secdesi yapar.

Eğer beşinci rekâtın secdesini yaptıktan sonra yanıldığını anlarsa artık geri dönmez, bir rekât daha ilave ederek altı rekât kılar. Namazın sonunda da sehiv secdesi yapar. Bu durumda altı rekâtın dördü farz olarak kılınmış, buna ilave olarak kılınan iki rekât da nafile olmuş olur.

Üç rekâtlı namazın (akşam namazı) son oturuşunu yaptıktan sonra fazla olarak dördüncü rekâta, iki rekâtlı namazın (sabah namazı) son oturuşunu yaptıktan sonra üçüncü rekâta kalkıldığı takdirde de hüküm böyledir. Yani bunlarda da fazla rekâtın secdesi yapılmadan yanıldığını hatırlarsa geriye döner. Secde yapıldıktan sonra hatırlarsa bunlara da ikişer rekât ilave ederek sehiv secdesi yapar. Fazla olarak kılınan ikişer rekât nafile olmuş olur.

Ayakta hiç Kur’an okumadan rükûa varan kimse hemen ayağa kalkıp Kur’an okur ve yeniden rükû yapar. Eğer rükûu yeniden yapmazsa namazı bozulmuş olur. Burada namazın bir rüknü olan rükû, yerinde değil de yine bir rükün olan kıraatten (Kur’an okumak) önce yapıldığı için sehiv secdesini gerektirir.

Ancak kıyama dönülmekle önceden yapılan rükû bozulduğu için de rükûun iadesi lazımdır. Çünkü rükû kıraatle tekâmül eder. Kıraatsiz rükû muteber olmadığı için kıraatin terk edilmesi ile rükû da bozulmuş, hükümsüz hâle gelmiş olur.

Vitir namazında Kunut duasını sehven terk edip rükûda hatırlarsa, geriye dönüp Kunutu okuması gerekmez. Namazın sonunda sehiv secdesi yapması lazım gelir. Fakat geriye dönüp Kunut duası okunduğu takdirde yapılan rükû bozulmadığı için yeniden rükû yapmak gerekmez. Çünkü rükû, Kunut ile tekâmül etmediğinden dolayı Kunutsuz bir rükün muteberdir. Bu durumda kendisine sadece sehiv secdesi gerekir. Rükûda, secdelerde ve oturuşlarda “Ettehiyyâtü”den önce Kur’an okunursa sehiv secdesi icap eder. Çünkü buralar Kur’an okuma yerleri değildir.

“Ettehiyyâtü”den sonra ayet okunması hâlinde,

Eğer ilk oturuşta ise vacibi terk ettiği için sehiv secdesi gerekir. Son oturuşta ise gerekmez. Çünkü burada dua ve sena için geniş zaman bulunduğundan vacib terk edilmiş olmaz.

Son oturuşta “Ettehiyyâtü”yü iki defa okusa, sehiv secdesi gerekmez. Ayakta Fâtiha’dan önce okuması durumunda da gerekmez. Çünkü burası dua yeridir. Fâtiha’dan sonra okursa sehiv secdesi lazımdır. Çünkü Fâtiha’dan sonrası sure okumak yeridir. Ettehiyyâtü okumakla vacib terk edilmiş olmaktadır. Birinci ve ikinci oturuşlarda “Ettehiyyâtü”nün tamamını veya bir kısmını okumayan kimseye de sehiv secdesi lazım gelir.

İmamın, açıktan okunacak namazlarda gizli, gizli okunacaklarda da açıktan okuması sehiv secdesini gerektirir. Şöyle ki,

Gizli okuyacağı yerde Fâtiha’nın çoğunu açıktan okursa yanıldığının farkına varınca kalan kısmını gizli olarak okur. Açıktan okuyacağı yerde yanılarak çoğunu gizli okuduktan sonra hatırına gelirse Fâtiha’yı yeniden okur.

Açıktan okunması gereken yerde gizli, gizli okunması gereken yerde açıktan namaz sahih olacak miktar Kur’an okunması hâlinde sehiv secdesi gerekir. Ramazan ayında imamın vitir namazındaki kıraati gizli yapmasından da sehiv secdesi lazım gelir. Bu miktardan az olursa gerekmez. Çünkü bundan kaçınmak mümkün değildir. Tek başına kılan kimseye açıktan veya gizlice okumasından dolayı sehiv secdesi gerekmez. Kur’an’dan başka, namazdaki zikir, dua ve Ettehiyyâtü’yü yanılarak açıktan okumak sehiv secdesi yapmayı gerektirmez.

Namazda, tilavet secdesi yapmayı gerektiren bir ayeti okuyup da secde etmeyi unutan kimse, bunu namazın sonunda hatırlarsa tilavet secdesini yerine getirir ve geciktirdiği için de sehiv secdesi yapar.

Namazda sehiv secdesini gerektirecek birden fazla şey yapılsa bile, bunlar için sadece bir sehiv secdesi gerekir. Sehiv secdesinde, sehiv yapılmasından dolayı sehiv secdesi yapılmaz.

Cemaatle namaz kılınırken, imam sehiv secdesini gerektiren bir şey yaparsa hem imama, hem de arkasında kılanlara sehiv secdesi vacib olur. Bu durumda imam sehiv secdesini yapmasa arkasında namaz kılan cemaat da yapmaz. İmamın arkasındaki cemaatten biri sehiv secdesini gerektiren bir iş yapsa, ne kendisine ne de imama sehiv secdesi yapmak lazım gelmez.

Cuma ve bayram namazlarında cemaat kalabalık olduğu takdirde, karışıklığa meydan vermemek için sehiv secdesi yapılmaz.

Sehiv secdesi yapması gereken kimse, namazdan çıkmak niyetiyle selam verse bile göğsünü kıbleden çevirmemiş ve konuşmamışsa yine sehiv secdesini yapması lazımdır.

Kendisine sehiv secdesi vacib olan bir kimse, selam verdikten ve fakat daha sehiv secdesini yapmadan bir başkası gelip ona uysa, eğer imam sehiv secdesini yaparsa kendisine uyan namaza girmiş olur, sehiv secdesini yapmazsa namaza girmiş olmaz.

İmam son oturuştan sonra selam vermeyi unutup ayağa kalkarsa arkasındaki cemaat ona uymaz, oturdukları yerde imamın geriye dönmesini bekler. Eğer imam kalktığı fazla rekâtın secdesini yapmadan önce geriye dönüp oturursa cemaat onunla beraber selam verir. Şayet fazla rekâtın secdesini yaparsa cemaat onu beklemeyip kendileri selam verirler.

İmama, birinci rekâttan sonra uyan kimse (mesbuk) sehiv secdesinde de imama uyar. Eğer imam ile beraber sehiv secdesini yapmadan ayağa kalkarsa geri dönüp imamla secdeleri yapar, sonra kalkıp namazını tamamlar. Eğer geriye dönmezse namazı caizdir, ancak namazı tamamladıktan sonra sehiv secdesi yapması gerekir. İmama sonradan uyup da imamdan sonra tek başına namazı tamamlayan kimsenin, bu esnada sehiv secdesini gerektiren bir yanlışlık yapması da sehiv secdesini gerektirir.

İmama ikinci rekâttan sonra uyan kimse yanılarak imamla beraber selam verse, kendisine sehiv secdesi gerekmez.

Dört veya üç rekâtlı bir namazı kılmakta olan kimse, namazı bitirdiğini zannederek selam verdikten sonra iki rekât kıldığını anlarsa, göğsünü kıbleden çevirmediği ve namaza aykırı bir iş yapmadığı takdirde, yeniden tekbir almaya gerek olmadan kalkıp namazını tamamlar ve sehiv secdesi yapar.

Bir kimse, namaz içinde kaç rekât kıldığında tereddüt ettiği ve “üç rekât mı kıldım, dört mü?” diye şüpheye düştüğü takdirde böyle bir durumla ilk defa karşılaşmışsa namazı bozup yeniden kılar. Eğer böyle durumla çokça karşılaşıyorsa, kendi kanaatine göre hangi ihtimal kuvvetli ise ona göre hareket eder ve sehiv secdesi yapar.

“Ettehiyyâtü”den sonra kaç rekât kıldığını düşünen kimse bir rükün edâ edecek süre, yani üç kere “Sübhânellâh” diyecek kadar düşünmeyi uzatırsa ilk oturuşta ise kıyamı, son oturuşta ise selamı tehir ettiği için kendisine sehiv secdesi gerekir. Bu miktardan az bir zaman düşünürse gerekmez. Sehiv secdesinde farz, vacib ve nafile namazlar arasında bir fark yoktur.

Kaynak: İslam İlmihali, Diyanet

İslam ve İhsan

SEHİV SECDESİ NEDİR?

Sehiv Secdesi Nedir?

SECDE NEDEN YAPILIR?

Secde Neden Yapılır?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.