Şekavet Ne Demek?

NE NEDİR?

Şekavet ne demek? Şekavet kelimesinin anlamı nedir? Şekavet kelimesine örnek cümleler...

Şekâvet: Bedbahtlık, bahtı karalık. Eşkiyâlık, haydutluk anlamlarına gelmektedir.

ŞEKAVET KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

İslâm, insanı her türlü zulüm, haksızlık ve şekàvetten selâmete çıkarır. İslâm âlimleri, dînin gâyesinin “zarûrât-ı dîniyye” denilen şu beş temel esası yerleştirmek ve muhafaza etmek olduğunu ifade ederler:

a) Dînin muhafazası,

b) Canın muhafazası,

c) Aklın muhafazası,

d) Nâmus ve haysiyetin, dolayısıyla neslin muhafazası,

e) Malın muhafazası.

Bu beş esas muhafaza edildiğinde, insan tam bir huzur ve emniyete kavuşur.

*****

İnsana tefekkür, merhamet ve şefkat kadar yakışan hiçbir şey yoktur. Merhametsizlik şekâvettir. Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-:

“Merhamet ancak şakî olanın kalbinden alınır.” buyurmuştur. (Tirmizî, Birr, 16/1923; Ebû Dâvûd, Edeb, 58/4942)

Diğer hadîs-i şerîflerinde de: “Merhamet edenlere Rahmân olan Allâh Teâlâ merhamet buyurur.

Yeryüzündekilere şefkat ve merhamet gösteriniz ki, gökyüzündekiler de size merhamet etsin.” (Tirmizî, Birr, 16/1924)

“Merhamet etmeyene merhamet edilmez.” (Buhârî, Edeb, 18; Müslim, Fedâil, 65) buyurmuşlardır.

*****

Devlet ricâlinden diğer bâzıları ise, ortalığı saran anarşiden korunabilmek için Hüdâyî Hazretleri’nin dergâhına sığınmışlar, böylece kendilerini büyük bir tehlikeden muhâfaza edebilmişlerdir. Zira Hüdâyî Hazretleri’nin dergâhına gerek devlet, gerekse ehl-i şekàvet herhangi bir müdâhalede bulunamazdı. Bugünkü tâbirle dergâhın âdeta dokunulmazlığı vardı. Dolayısıyla buraya sığınanlar, öldürülmek istenen kimseler bile olsa, kılına dahî zarar gelmez, haklı iseler Hazret-i Pîr’in delâletiyle -Halil Paşa gibi- iâde-i îtibâra mazhar olurlardı.

*****

Du Loir, Devlet-i Aliyye’de müşâhede ettiği emniyet ve asâyiş hakkında şöyle der:

‘‘Bu memlekette hemen hiçbir cinâyet hâdisesi olmaz! Eğer bir-iki fevkalâde hâdise zuhûr edecek olursa, onlar da ya ânî bir feverândan yâhut da yol kesen haydutların şekàvetlerinden ibârettir.’’

*****

Asr-ı Saâdet, dünyevî ve nefsânî açıdan bir saâdet, rahatlık ve refah dönemi değildi. Bilâkis çok zor ve meşakkatli hayat şartları altında yaşanan, çetin mücâdelelerle dolu bir devir idi. Fakat Kur’ân-ı Kerîm, Hazret-i Peygamber r ve İslâm nîmetleriyle, insanlığın hem dünya hem de âhirette huzur ve saâdetini temin edecek hayat düsturlarının ikāme edildiği bir devir idi. Zulüm, zorbalık ve kaba kuvvete râm olan insanlığın, hak, adâlet ve güzel ahlâk ile yüceldiği, insanlık tarihindeki en büyük ıslahat, inkişâf ve inkılâbın yaşandığı, süflî ve nefsânî karanlıkların yerini ulvî ve rûhânî aydınlıkların aldığı, ruhların ten esaretinden kurtulduğu, velhâsıl insanların uhrevî planda şekāvetten saâdete koştuğu bir devir idi.