Selçuk Bey Kimdir?

Selçuk Bey kimdir? Selçuklular hangi boydan gelir? Selçuk Bey’in babası kimdir? Selçuk Bey ne zaman ve nasıl Müslüman oldu? Selçuklu hanedanının atası Selçuk Bey’in hayatı.

Selçuk Bey 900 yılında doğdu. Rivayetlere göre adı “küçük sel” anlamına gelir ve Selçuk-Selçük biçiminde okunur veya adı “küçük sal” anlamında olup Salçuk şeklinde okunur. Oğuzlar Seyhun nehri boylarında saz ve kamışlardan sallar yaparak nehri geçerlerdi. Selçuk Bey’in de böyle bir salda doğduğu için bu adı aldığı ileri sürülür.

SELÇUKLULAR HANGİ BOYDANDIR?

Selçuk Bey’in ailesi Oğuzların Kınık boyuna mensuptur. Vezir Nizâmülmülk Selçukluların Alp Er Tunga’nın soyundan geldiklerini ve babadan oğula hükümdar olduklarını söyler.

Babasının ismi Dukak (Tukak)’tır. Dukak’ın Oğuz boyları arasında başbuğluk yahut subaşılık yaptığı düşünülür. Dukak, Oğuz Yabgu Devleti’nde idarî, siyasî ve askerî nüfuza sahip bir şahsiyet olup cesareti, kuvveti, ileri görüşlülüğü ve devlet işlerindeki başarılarından dolayı “Temür-Yalığ” (demir yaylı) lakabıyla anılırdı.

Deştikıpçak’taki Oğuzlar’ın başbuğu olan Dukak’ın Oğuz Yabgu Devleti’nde nüfuzlu bir şahsiyet olduğu veya bu devlet içinde bağımsız bir yapıyı temsil ettiği kabul edilir. Oğuz yabgusu Dukak’ın fikirlerine çok önem verir ve ona danışmadan karar almazdı. Nitekim Yabgu bir Türk topluluğuna karşı sefere kalkışınca Dukak onunla tartışıp ağır sözler söyledi. Bunun üzerine Yabgu da kılıcını çekip Dukak’ı yüzünden yaraladı. Dukak da gürzü ile Yabgu’nun başına vurup onu attan düşürdü. Yabgu Dukak’ın yakalanıp öldürülmesi için emir verdi ancak Dukak’ın etrafındaki güçlü bir topluluğun varlığı sebebiyle bu emir yerine getirilemedi. Devlet adamları ve kumandanların araya girmesiyle anlaşma sağlandı ve bu münasebetle bir şölen düzenlendi. Bu olay, Dukak’ın hem Oğuz Yabgu Devleti içindeki nüfuzuna hem de onun devletin aleyhine olacak bir meselede devlete sahip çıktığına işaret eder.

GENÇ YAŞINDA KOMUTAN OLDU

Selçuk Bey, 17-18 yaşlarında iken babası Dukak vefat etti. Oğuz Yabgusu, kendi yanında büyüyen Selçuk Bey’in asil ve kumandanlık vasıflarına sahip olduğunu bildiği için onu subaşı tayin etti. Yabgu’nun Selçuk Bey’e olan güven ve ilgisi diğer devlet adamları ve kumandanların kıskançlığına sebep oldu. Selçuk Bey’in saraya gidip Yabgu’nun yanıbaşına oturması Hatun’a ağır geldi. Hatun hükümdarı uyarıp halk tarafından da sevilen Selçuk Bey’in ileride başlarına iş açmasından ve tahtı ele geçirmesinden endişe ettiğini belirtti. Yabgu, Hatun’un tesirinde kalıp Selçuk Bey’i bertaraf etmeye karar verdi. Durumu öğrenen Selçuk Bey saraydan uzaklaşmak zorunda kaldı. Onun Yabgu’nun yanından ayrılmasında Kıpçakların Oğuzları sıkıştırması, yer darlığı ve otlak yetersizliği, Karahanlıların giderek kuvvetlenip büyük bir güç haline gelmiş olması önemli rol oynadı.

Selçuk Bey, Türkmen hükümdarlarından birinin kızıyla evlendi. Arslan Yabgu (İsrail), Musa, Mikail, Yunus, Yinal (Yusuf) adlarında beş çocuğu olduğu rivayet edilir.

SELÇUK BEY NASIL MÜSLÜMAN OLDU?

Selçuk Bey 100 süvari, kalabalık maiyeti ve çok sayıda hayvan sürüsüyle birlikte muhtemelen 961 yılında Oğuz Yabgusu’nun kışlık merkezi Yenikent’ten Seyhun nehrinin aşağı mecrasında bulunan Cend şehrine gitti.

Selçuk Bey, gayrimüslim Türk ülkeleriyle İslâm ülkeleri arasındaki sınır bölgesinde yer alan Cend’de birlikte yaşamak zorunda oldukları halkın dinini ve âdetlerini benimsemedikleri takdirde tecrit edilmiş küçük bir topluluk olarak kalacaklarını yanındakilere anlattı ve Müslüman olmaya karar verdiğini açıkladı. Daha sonra Hârizm’deki Zendek şehrinin ve Buhara’nın idarecilerine elçi gönderip kendilerine Kur’an’ı ve İslâmiyet’i öğretecek kişiler gönderilmesini istedi. Onların çeşitli hediyelerle birlikte yolladığı hocalar sayesinde İslâmiyet Selçuk Bey’e bağlı Oğuzlar arasında hızla yayılmaya başladı. Selçuk Bey Müslüman olduktan sonra Oğuz Yabgu Devleti ve gayrimüslim Türk boylarıyla irtibatını kesti ve onlara karşı sürdürülen cihad harekâtına katıldı. Oğlu Mîkâil de muhtemelen böyle bir sefer sırasında şehit düştü. Selçuk’a bağlı Oğuzlar bu tarihten itibaren Selâcika, Selcûkıyyân ve Türkmen adlarıyla anılır oldu.

SELÇUK BEY’İN SİYASET SAHNESİNE ÇIKIŞI

Müslüman olduktan sonra itibarı daha da artan Selçuk Bey’in etrafında kalabalık kitleler toplandı. Gayrimüslim Türklere karşı gerçekleştirilen seferler ve Oğuz Yabgu Devleti’yle yapılan mücadeleler neticesinde Cend, Selçukluların hâkimiyetine girdi ve Selçuklu Beyliği’nin merkezi oldu. Selçuk bu tarihten itibaren “el-Melikü’l-gāzî” unvanıyla anılmaya başlandı. Belâc ve Beruket şehirlerini de fetheden Selçuk Bey’in giriştiği cihad harekâtı sayesinde çeşitli ülkelerden çok sayıda Türk, Selçuk Bey’e tâbi olmak için Cend’e akın etti. Türkler tarih boyunca asil hânedanlara karşı duydukları sevgi ve saygının bir sonucu olarak Selçuk Bey’in etrafında toplandılar.

Selçuk Bey sadece kendine bağlı Oğuzlar arasında değil bölgede hüküm süren Samanoğulları ve Karahanlılar gibi iki büyük devlet nezdinde de itibar sahibi oldu. Samanoğulları, topraklarını işgal eden Karahanlılara karşı Selçuk Bey’den yardım istediler. Oğlu Arslan Yabgu’nun komutasındaki Selçukluların yardımıyla kaybettikleri toprakları geri aldılar. Bu olay Selçuk Bey ve ailesinin hayatında önemli dönüm noktalarından biri oldu. Böylece Selçuk Bey, mahallî bir bey olmaktan çıkıp iki devlet arasındaki olaylara müdahale eden bir lider vasfını kazandı. Samanoğulları, bu yardımlara karşılık Buhara yakınlarındaki Nur kasabasını Selçuk Bey’e bağlı Oğuzlara verdi. Selçuk Cend’de kalırken oğlu Arslan Yabgu’ya bağlı Oğuzlar 992 veya 985-86 yılında Nur kasabasına göç etti. Samanoğulları 1003 ve 1004 yıllarında da Selçukluların yardımıyla Karahanlıları mağlûp etti.

Selçuk Bey 1007 yılında 107 yaşında Cend şehrinde vefat etti. (Kaynak: DİA)

 

İslam ve İhsan

SELÇUKLULAR NASIL MÜSLÜMAN OLDU?

Selçuklular Nasıl Müslüman Oldu?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.