Selma Binti Kays (r.anha) Kimdir?

 Selma binti Kays radıyallahu anha, baba tarafından Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem efendimize uzaktan akraba olan bir hanım sahâbi…

Ümmü Münzir künyesi ile şöhret bulan, misafirperverliği ile tanınan bahtiyar bir hanım…

Perhiz yapmak konusunda rivayet ettiği bir hadis-i şerif ile ümmete ışık tutan, iki kıbleye de namaz kılan bir iman eri… O, Medineli olup; Neccaroğlu kabilesine mensuptur. Babası, Kays ibni Amr’dır. Annesi, Ragîbe binti Zürâre’dir. Bedir Gazvesinde şehid düşen Süleyt ibni Kays (r.a)’ın kızkardeşidir.

Selma binti Kays radıyallahu anha, Kays ibni Sa’saa ile evlenmişti. Bu evliliklerinden “Münzir” isimli bir çocuğu olmuştu. Bu çocuğa nisbet edilerek o, “Ümmü Münzir” adıyla çağrılmış ve bu isimle şöhret bulmuştur. Kabilesi arasında da daha çok bu isimle tanınmıştır.

Selma binti Kays özgüvene sahip, akıllı, zeki ve becerikli bir hanımdı. Düşüncelerini anlaşılır bir şekilde, rahatlıkla ve açık olarak ifade ederdi. Baba tarafından da Sevgili Peygamberimizin uzaktan akrabası oluyordu. Hatta halalarından sayılmaktaydı.

O, hicretten sonra Müslüman olmuştur. Kimseden çekinmeden İslâm’a girme kararını kendi iç dünyasında vermiş ve kabilesinden sekiz-on kişilik bir hanım gurubu ile gelerek Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimize biat etmiş bir kahraman hanımdır. İslâm’a girişini kendisi şöyle anlatıyor:

Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Medine-i Münevvere’ye gelip yerleştiğini öğrenince; Neccaroğullarından sekiz-on kişilik bir gurup hanımla anlaşıp İslâm’a girmeğe karar verdik. Araya fazla vakit koymadan hemen ertesi gün Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e biat etmek üzere huzuruna vardık.

PEYGAMBERİMİZE BİAT ETMENİN ŞARTLARI

Allah Rasûlü biat için bize bir kaç şart ileri sürdü. Bunlara titizlikle riayet etmemizi isteyerek bizimle biat etti. Bu şartlar şöyle idi:

1- Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayacağımıza

2- Hırsızlık etmeyeceğimize

3- Zina yapmayacağımıza

4- Çocuklarımızı öldürmeyeceğimize

5- Kimseye iftira etmeyeceğimize

6- İyilikte isyan etmeyeceğimize

7- Kocalarımızı aldatmayacağımıza dair bizden söz aldı.

Bizler de bu şartları yerine getireceğimize söz vererek biat edip, kelime-i şehadet getirerek Müslüman olduk. Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi vesellem huzûrundan ayrılıp dönerken hanımlardan biri bana:

“-Kocalarımızı aldatmamak ne demek?”

Sen bundan ne anlıyorsun diye sordu. Ben de, bunu Peygamberimize soralım dedim. Onlar da:

“-O halde sen geri dön! bunu bir sor, öğren gel!” dediler. Ben de geri dönüp tekrar Efendimizin huzuruna çıktım ve:

“-Yâ Rasûlallah! Kocalarımızı aldatmamak ne demek?” dedim. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz tebessüm ederek:

“-Malını alırsınız, izni olmadan harcarsınız. Yahut hediye edersiniz. Veyahut ona başkasını tercih edersiniz. Bir başkasını ona üstün tutarsınız ” buyurdu.

Selma binti Kays (r.anha) ilim âşıklısı bir hanımdı. İslâm’la ilgili yeni şeyleri öğrenme konusunda meraklı, özgüvene sahip, düşüncelerini açık ve net bir şekilde ifade edebilen bir karaktere sahipti. Bu sebebten hanımlar onu seçmişti. O, iki kıbleye doğru da namaz kılmış bir iman eridir.

Ümmü Münzir künyesiyle anılan Selma binti Kays(r.anha), Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem Efendimizden duyduğu hadisleri ezberlerdi. Onun mescidinden ayrılmak istemezdi. O, misafirine ikram etmeyi de çok severdi. Sevgili Peygamberimiz onun bu misafirperverliğini bildiğinden dolayı evini sık sık ziyaret ederdi.

Bir ziyaretinde İki Cihan Güneşi Efendimiz’in perhiz konusunda bir hadisini duymuş ve hemen ezberlemişti. Bu hadis-i şerifi; Ebu Davud, “Sünen” inde şöyle nakleder:

“Ümmü Münzir binti Kays el-Ensâriyye’den rivayet olunmuştur. Dedi ki:

Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir gün evimize geldi. Beraberinde Hazreti Ali radıyallahu anh da vardı. Ali (r.a) henüz hastalıktan yeni kurtulmak üzereydi. (Yani hasta halinde gelmişti.) O sırada bizim evde asılı hurma salkımlarımız bulunmaktaydı. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem kalkıp onlardan yemeye başladı. Ali radıyallahu anh da onlardan yemek için ayağa kalktı. Bu durumu görünce Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Ali radıyallahu anh’e yaklaşarak şöyle dedi:

“- Dur yâ Ali! Sen hastasın yeme. Sakın ha, sen hastalıktan yeni kurtuluyorsun” buyurdu.

Ali radıyallahu anh de o hurma salkımlarından yemekten vazgeçti. Ümmü Münzir (r.anha) der ki:

Ben acele olarak onlara arpa unundan çorba ve silk, çoğandır otundan yemek yapıp getirdim. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem benim hazırladığım bu yemeği göstererek:

“- Ey Ali! İşte bundan ye. Bu senin için daha faydalıdır” buyurdu. (Sünen-i Ebû Dâvûd, Hadis no: 3856)

Hadis-i şerifte insan vücuduna zararlı ve faydalı olan şeyleri bilmenin, yani tıp ilminin fazîletine ve bu ilmi öğrenmeğe teşvik vardır. Görüldüğü gibi Hazreti Peygamber (s.a), daha hastalıktan yeni kurtulmaya başlamış olan Hazreti Ali (r.a)’a bazı yiyecekleri yemeyi yasaklamıştır.

Bugün de modern tıpta bir çok hastalıkların tedavisi perhizle yapılmaktadır. Nitekim, “ Mide hastalık evidir. Perhiz ise her devânın başıdır.” (Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, II , 214) buyurulmuştur.

PERHİZ NEDİR?

Perhiz, insanın bedenine zarar, mideye ağırlık veren yemeklerden sakınması demektir.

Selma binti Kays radıyallahu anha, insanoğlunun en çok aldandığı sağlık, sıhhat konusunda bir hadis-i şerifle de olsa ışık tutan bir bahtiyar hanım sahabidir. Hayatı ile ilgili kaynaklarda fazla bir bilgiye rastlanmamaktadır.

Allah ondan razı olsun. Rabbimiz cümlemizi şefaatlerine nâil eylesin. Âmin.

Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, Sayı: 265, Mart 2008

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.