Senegal’de Bir Asırdır Susmayan Zikir: Hadarat-ul Cuma

Senegal’deki El Hadji Malick Sy Camiî’nde, bir asırdır her cuma günü ikindiden sonra “Hadarat-ul Cuma” zikri okunuyor.

Senegal’in başkenti Dakar’daki El Hadji Malick Sy Cami, 1902’den beri her cuma günü akşam namazına yakın zikir sesleriyle doluyor.

Ülkenin önde gelen mutasavvıflarından El Hadji Malick Sy tarafından yapılan camide, 1902’de Fransız sömürge yönetiminin baskılarına rağmen başlayan “Hadarat-ul Cuma” adlı zikir geleneği 114 yıldır aksamadan devam ediyor.

HADARA NE DEMEK?

Hadara, Arapça’da “yaratıcısının huzurunda edeple hazır bulunma hali” anlamına geliyor.

ÜLKEDEKİ MÜSLÜMANLARIN ÇOĞU TASAVVUFLA UĞRAŞIYOR

Halkın yüzde 95’inin Müslüman olduğu ve Müslüman nüfusun büyük çoğunluğunun tasavvufla uğraştığı Senegal’de kadını, erkeği hadara halkasında yer almak için her cuma akşama doğru bu camiye akın ediyor.

Senegallilerin kendilerine özgü makamla hep bir ağızdan terennüm ettikleri zikir sesleri, caminin bulunduğu caddeye ayrı bir renk katıyor.

Dini ve kültürel bir şölen halini alan bu uygulama, ortaya çekilen uzun beyaz örtünün etrafında halka şeklinde oturulup okunan salavatlarla başlıyor.

Akabinde herkes, “La ilahe illallah” ve “Allah Allah” virdlerini kendine has üsluplarıyla heceleyerek uzun bir süre hep bir ağızdan okuyor.

Namaz vaktinin girmesiyle ara verilen hadara, namaz kılındıktan sonra istiğfar, salavat ve sesli tesbihatlarla yatsı namazına kadar sürdürülüyor.

Yatsı namazının kılınmasının ardından Senegalliler evlerine dağılıyor.

BU GELENEKTE HERKES “EŞİT”

Dakar’da toplumun her kesiminden binlerce kişi, asırlık “Hadarat-ul Cuma” geleneğini yaşatmak ve maneviyatlarını kuvvetlendirmek için dışarıdaki kimliklerini bırakıp eşit “talebeler” olarak diz kırıp omuz omuza bu kutsi sadaya eşlik ediyor.

Senegal’in birçok köşesinde, her kentinde farklı günlerde de küçük mescitlerde okunan hadara, cuma günlerinde tarihi Malick Sy Camisiî’nde ayrı bir heyecan ve şevkle dillendiriliyor.

Caminin kurulduğu yıllarda sömürge güçlerinin müdahalede bulunmasına rağmen durduramadığı bu tasavvufi gelenek Senegal’in Afrika’da örnek gösterilen barış ortamına da büyük katkı sağlıyor.

Hadaraya katılanlardan, Abdurrahman Gueye, küçüklüğünden beri ilgi duyduğu ve içinde olduğu tasavvuf geleneğine ilişkin açıklamalarda bulundu.

“HADARA; ALLAH’A YAKINLAŞMAK, SADECE ALLAH’TAN KORKMAK MANASINI TAŞIYOR”

Gueye, ülkedeki mutasavvıfların sömürge döneminde halkla birlikte Senegal’in bağımsızlığı için büyük mücadele verdiğini belirtti.

Bu yüzden toplumda tasavvuf geleneğinin saygın bir konumunun bulunduğuna değinen Gueye, bunun, hadara geleneğinin yaşatılmasında önemli rol oynadığını ifade etti.

Gueye, “Hadara, Allah’a ve son peygamberi Hz. Muhammed’e yakınlaşmak, huzurda olduğunu hatırlamak ve sadece Allah’tan korkmak manasını taşıyor.” dedi.

TASAVVUFUN AMACI

Beyaz örtünün, sadece Allah’ı düşünmeye konsantre olmak için serildiğini ifade eden Gueye, “Tasavvufun amacı Hz. Muhammed’i sevmek, sünnetini yaşamaktır. Onun usulünden uzaklaştıran yollar İslami tasavvuf zümresine giremez.” değerlendirmesinde bulundu.

Senegal’de tasavvufi yapılar büyük kitlelerce takip ediliyor. Ülkenin örnek gösterilen barış ve huzur ortamında da bu geleneğin önemli rolü bulunuyor.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.