Senet ve Çek Kırdırmak Caiz midir?

Senet veya çek kırdırmak caiz midir? İslam’a göre senet veya çek kırdırmanın hükmü.

Senet veya çek başkasında olan bir alacağı sağlama bağlamak için birer teminattır. Vadeli borçlanmaların yazıyla tespit edilmesi Kur’an’ın emridir: “Ey iman edenler! Belli bir vadeye kadar borçlandığınız zaman bunu yazınız.” [1]

SENET VE ÇEK KIRDIRMANIN HÜKMÜ

Senet veya çek kırdırma vadesinden önce üzerindeki miktardan daha az peşin bir bedelle bu senet ve çeki başkasına ciro etmektir. Bir borcun ödenmesi veya vadeli mal alımında kendimize veya başkasına ait olan fakat bize havale edilmiş bulunan senet veya çeki kullanmak mümkün ve caizdir. Çünkü senet veya çekin arkasında imzası bulunanlar, birbirinin kefili olarak müteselsil borçlu sayılmaktadır. Ancak senet veya çekin parasını önceden eksiği ile alıp onu devretmek cirodan farklı bir muameledir. Bu yüzden de faizdir.

Mesela, 100 milyon liralık 6 ay vadeli bir çeki bankaya kırdıran kimse, banka aylık %5 faiz uyguluyorsa peşin olarak sadece 70 milyon lira teslim alacaktır. Burada banka 30 milyon lira faizi peşin olarak kesecektir. Banka vade sonunda çek borçlusundan 100 milyon lirayı tahsil edecektir.

Ancak borçlu, senet veya çek alacaklısına erken ödeme yapmak suretiyle indirim yaptırabilir. Asıl borçlu ve alacaklı arasında bu, senet kırdırma hükmünde olmaz.

İmam Malik, Emevîler döneminde çek kırdırmaya benzer bir olayı şöyle nakleder: Mervan İbn Hakem devrinde bir çeşit çek çıkmıştı. Halk bunu, karşılığını almadan birbirine üzerinden yazılı olandan daha ucuza satmaya başladılar. Zeyd İbn Sâbit (r.a) bazı sahabîlerle birlikte Mervan’a giderek: “Faiz ile alış veriş yapmayı mübah mı kılıyorsun?” dediler. Mervan, “Allah’a sığınırım, bu ne demektir?” dedi. Sahabîler: “Halk karşılığını almadan bu çekleri satıyor” dediler. Bunun üzerine Mervan bu çekleri halkın elinden toplattı.[2]

Osmanlı imparatorluğu uygulamasında memurların beytülmalden veya vakıflardan aldıkları maaşa “camekiye” denilirdi. Bazı memurlar ihtiyacından dolayı daha vakti gelmeden maaş çekme hakkını daha düşük bir para ile satmaya başlamıştı. İbn Âbidîn bu konuda şu fetvayı nakleder: “Alacaklı alacağını, borçlusundan başka bir kimseye satamaz.” [3]

Dipnotlar:

[1] Bakara, 2/282. [2] Mâlik, Muvatta’, Bey’, 397. [3] İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, Beyrut, t.y., IV, 14.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

HİSSE SENETLERİ İÇİN ZEKAT VERMEK GEREKİR Mİ?

Hisse Senetleri İçin Zekat Vermek Gerekir mi?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.