“Seni Öldürmeye Gelen Sende Dirilsin”
“Seni öldürmeye gelen, sende dirilsin!” sözünden ne anlamalıyız? Bir Müslüman için tebliğ üslübu ve adabı nasıl olmalıdır?
Cenâb-ı Hak, Hazret-i Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem-’e ve onun şahsında bütün ümmete şöyle buyurur:
“Sen (dâimâ) af yolunu tut ve iyiliği emret...” (el-A’raf, 199) Bu emri tatbik husûsunda, hiç şüphesiz ki Allâh Rasûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem-, bizler için en güzel ve mükemmel bir örnektir. O’nun sergilediği güzel ahlâk, merhamet ve af tezahürleri, âdetâ melekleri dahî imrendirecek erişilmez bir yüceliktedir. İşte bunlardan bir tanesi Mekke’nin fethi günü Allâh Rasûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem-, umûmî bir af ve emân ilân etmişti. Yıllardır zulüm ve düşmanlıktan başka bir şeye şâhid olmayan Mekke, o gün sergilenen büyük bir af bayramıyla tarifsiz bir muhabbet ve merhamet tecellîsi yaşıyordu. Ancak Mekkelilerden Fudâle isimli bir şahıs, bu güzelliğe gölge düşürmek istercesine Hazret-i Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem-’i öldürmek kastıyla mübârek yanlarına sokuldu. Onun niyetini mânen bilen Allâh Rasûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem-, hiçbir telâş ve kızgınlık göstermeyip, şefkat ve rahmet kanatlarını açarak Fudâle’ye:
“–Sen Fudâle misin?” diye sordu.
Fudâle:
“–Evet!” dedi.
Ardından O Rahmeten li’l-Âlemîn:
“–Ey Fudâle! Zihninde kurduğun şeyden tevbe ve istiğfar et!” buyurdu ve mübârek ellerini onun göğsüne koydu.
Böylece daha o anda zihnindeki öldürme düşüncesi giden Fudâle’nin kalbi, îmân nûru ile doldu ve Allâh Rasûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem-, bir anda kendisi için yaratılanların en sevgilisi hâline geldi.
Hiç şüphesiz ki bu hâl, “Seni öldürmeye gelen, sende dirilsin!” şeklinde ifâde edilen, çok üstün bir davranış ve olgunluktur ki, İslâm târihi, bunun kâbına varılmaz sayısız misâlleriyle doludur. Nitekim başta Hazret-i Ömer ve daha niceleri, hep bu güzel üslûbun kıymetli birer meyveleri olmuşlardır.
Kaynak yeri: Osman Nuri Topbaş / Vakıf İnfak Hizmet
YORUMLAR