Şerh Ne Demek?

NE NEDİR?

Şerh ne demek? Şerh kelimesinin anlamı nedir? Şerh kelimesine örnek cümleler...

Şerh: Aç­ma, yar­ma. Açık­la­ma, îzâh et­me, an­lat­ma. Bir ese­rin zor an­la­şı­lan yer­le­ri­ni çö­züp yo­rum­la­ya­rak açık­la­ma, bu maksat­la ya­zı­lan eser anlamlarına gelmektedir.

ŞERH KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Yarattığı kullarının husûsiyetlerini hiç şüphesiz ki onlardan çok daha iyi bilen Allah Teâlâ, aklın hakîkate ulaşmadaki bu zaaf ve kifâyetsizliğini telâfî için, insanlık tarihi boyunca -rivâyete göre- 124 bin küsur peygamber göndermiş, vahyettiği suhuflar ve kitaplarla da insanlığı hakîkate ulaştırmak için en güzel yardımlarda bulunmuştur.

Dolayısıyla aklın vahiy ile terbiye edilmesi şarttır. Zira o, ilâhî beyanlar rehberliğinde terbiye edilmediği takdirde, âdeta azgın bir at gibidir ki, onunla hedefe ulaşmak mümkün olmadığı gibi, yarlardan yuvarlanıp helâke dûçâr olmak da kuvvetle muhtemeldir. Bu yüzden, nasıl ki vahşî bir atın enerjisinden en güzel bir şekilde istifâde etmek için ona gem vurup terbiye etmek gerekliyse, aklı da vahyin ve onun şerh ve îzâhı mevkiinde olan sünnetin mânevî terbiyesi altına alarak “akl-ı selîm” hâline getirmek zarûrîdir. Bu yapılmadıkça o, bir silâh gibi iş görür; hayra da vâsıta olabilir şerre de...

*****

Kur’ân-ı Kerîm, insan ve kâinâtın şerhidir. Kâinat, insan ve Kur’ân, birbirine bağlı ve birbirini en güzel şekilde şerh eden üç âlemdir. Kur’ân’da derinleşen, kendini ve Rabbinin lûtuflarını okur; kâinâtın hikmet sayfalarını çevirmeye başlar. Nice ilâhî sırlar ona ayân olur. Kalbinden ötelere pencereler açılır.

İnsanoğlunu mânen helâke sürükleyen nefsânî ve hodgâm duyguların ilâcı, Kur’ân’dadır. İnsanı hayvanlardan daha aşağı bir duruma düşüren iffetsizlikten kurtulmanın çâresi de Kur’ân’dadır. Adâlet hislerinin zulme dönüşmemesi için alınacak tedbir, yine Kur’ân’dadır. Hâsılı, insanoğlunun her hâlükârda muhtaç olduğu en büyük saâdet reçetesi, ancak Kur’ân-ı Kerîm’dedir.

*****

Allâh Teâlâ, ilâhî esrârı alıcı hâle gelmesi için Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in sadrını müteaddid defâlar açmış, içini temizleyerek, huzur, sükûnet, merhamet, şefkat, îman ve hikmet gibi ulvî hasletlerle doldurmuştur. Bu hâdiselerin ilki, Peygamber Efendimiz henüz süt annesinin yanındayken gerçekleşmiştir. Hâdiseyi Fahr-i Kâinât Efendimiz bizzat anlatmışlardır.

Allâh Teâlâ, bu sûretle Rasûlü’nün hâl ve şânını insanlara bildirmiş ve O’nu çocukluğundan itibâren vahiy için hazırlamıştır. Mânevî bir temizlik ameliyesi olan şerh-i sadr hâdisesinin, insanların müşâhede edebileceği bir sûrette vâkî olması da O’nun risâletine îman ve tasdîki daha çok temin etme hikmetine mâtuftur. Nitekim bunun gibi hârikulâde hâller, insanların O’na îmân etmelerini kolaylaştırmıştır.

*****

Kabir üzerine Kur’ân-ı Kerîm okumanın meşrûiyyeti hususunda bütün ulemâ kesin bir kanaate varmıştır.

İmâm Nevevî, Şerhu’l-Mühezzeb’de şöyle der: “Kabirleri ziyaret eden kişinin gücü yettiği kadar Kur’ân okuması ve akabinde oradakiler için duâ etmesi müstehabdır.” (Süyûtî, Şerhu’s-Sudûr, s. 303)

Kurtubî’ye göre, kabrin yanında Kur’ân okunduğunda, kabirdeki onu işitir ve Allâh’ın keremi sâyesinde hem Kur’ân okuma, hem de dinleme sevâbına nâil olur. Bu sebeple ilâhî rahmete erişir. Bunun yanında işitmediği hâlde kendisine hediye edilen kıraatin sevâbı da sadaka ve duâ gibi ona ulaşır.

*****

Cenâb-ı Hak, Kurʼân-ı Kerîmʼi de bir anda veya kısa bir sürede değil, Sevgili Rasûlʼünün 23 senelik nübüvvet hayatında peyderpey inzal buyurmuştur. Her inen ahkâm âyeti, evvelâ “üsve-i hasene”, yani emsalsiz örnek şahsiyet olan Peygamber Efendimiz tarafından tatbik edilerek, ümmete canlı bir şekilde şerh ve îzah edilmiştir.

*****

Hakîkaten toplumlar, kütüphanelerin tozlu raflarında kalmış olan kara kaplı felsefe kitaplarının üzerine abanmış bilgiçlerin fikirleriyle selâmete kavuşamaz. İnsanlığı hakîkî saâdet ve selâmete çıkaracak olan; Kur’ân-ı Kerîm ve onun canlı bir şerhi mâhiyetindeki Sünnet kültürüyle yoğrulup ilâhî hikmet ve hakîkatlerle kemâle ermiş müʼminlerin tebliğ, îkaz ve irşadlarıdır.

*****