Sevgi Denince İlk Akla Gelenler

İnsanlar en çok kimi veya neyi sever? Sevgi denince/deyince ilk akla gelenler...

Hâce Musa Topbaş -kuddise sirruh- şöyle buyuruyor:

SEVGİ DENİNCE İLK AKLA GELENLER

Sevgi denildiğinde ilk olarak Hâlık-ı Zülcelâl ve’l-Kemâl Hazretleri hatıra gelir.

Sonra Fahr-i Kâinat Efendimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem hatırlanmalıdır.

Ondan da sonra Cenâb-ı Hakk’ın has kulları diğer peygamberler, ashâb ve evliyâullah hazarâtı yer alır…

Mü’minleri sevmek, hayvanâtı sevmek, sevmek, sevmek… Sevmek böyle sırayla birbirini takip ediyor…

Allah Teâlâ’yı seven, O’ndan başkasını hakîkî mânâda sevemez, buna tâkati kalmaz. Diğer sevgiler de devam eder. Meselâ anasını, babasını, âilesini ve çocuğunu, malını mülkünü sever.

Fakat bu sevgi Allah Teâlâ’nın sevgisinden neş’et eden, yerli yerinde, ölçülü bir sevgidir. Böyle ölçülü muhabbetler makbûldür. Çünkü kulun hemcinsine sevgi göstermesi, insanlık îcâbıdır.

İnsan anasını babasını sever, çünkü onun dünyaya gelmesine ve dînî bilgi sahibi olmasına onlar vesîle olmuşlardır. İffetli, yüce ahlâk sahibi, fazîletli âilesini sever. Bu sevgi de Allah için olursa makbûldür…

Mala mülke gelince, onlar İslâmiyet ve insâniyetin faydasına kullanılırsa o da memduhtur… Sevgi kemâl bulunca, o zaman kul, yalnız Allâh’ın sevdiğini sever.

Allâh’ın buğz ettiği müşrikleri, din düşmanlarını sevemez, hattâ onlara buğz eder.

Kaynak: Mehmet Lütfi Arslan, Marifet Meclisleri, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

HAKİKİ SEVGİ ÜÇ ŞEYLE BELLİ OLUR

Hakiki Sevgi Üç Şeyle Belli Olur

SEVGİ İLE İLGİLİ HADİSLER

Sevgi ile İlgili Hadisler

HÂCE MUSA TOPBAŞ EFENDİ’NİN SOHBETİ

Hâce Musa Topbaş Efendi’nin Sohbeti

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.