Şeyhler Kaç Kısımdır? Hakîkî Şeyh Hangisidir?

Şeyhler kaç kısımdır? Hakîkî şeyh hangisidir? Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz cevaplıyor...

Genelde yaygın tasnîfe göre şeyhler üç kısımdır: Tâlim, sohbet ve tarîkat şeyhi.

Tâlim şeyhi: Tasavvufî konularda bilgi veren muallim konumundaki sûfîdir.

Sohbet şeyhi: Sohbetine herkesin katılıp sözlerini dinlediği, hâl ve hareketleriyle örnek olan kişidir. Bunlardan ilki sâdece öğretici, ikincisi ise hâliyle etkileyicidir.

Tarîkat şeyhi: Mürîd ve müntesiblerini bir annenin yavrusunu terbiye etmesi titizliği ile yetiştirmeye çalışan şeyhtir. Buna terbiye, irşâd ve teslik şeyhi de denir. Böyle bir terbiye şeyhi, mürîd ve müntesiblerinin beden ve rûhları üzerinde mutlak söz sâhibidir. Mürîd ne diliyle, ne de kalbiyle böyle bir şeyhe îtirâz etmemeli, aksine gassâl önünde meyyit gibi teslîm olmalıdır. Böyle bir şeyh, Allah’ın yeryüzünde halîfesi ve Allah Rasûlü’nün nâibidir.

Şeyhler bir başka açıdan hâl, kâl, yol veya yal şeyhi olmak üzere de üçlü bir tasnîfe tâbi tutulmuştur:

Hâl şeyhi gerçek anlamda tarîkat ve tasavvufu yaşayıp yaşatan,

Kâl şeyhi sözde şeyh; yâni müteşeyyih,

Yol veya yal şeyhi ise menfaatçı şeyh; yâni mensûblarını birtakım çıkarlar için çevresinde tutan sahtekâr.

Her iki tasnîfin ilkinde tarîkat şeyhi, ikincisinde de hâl şeyhi aranıp bulunması gereken mürşid-i kâmildir.

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

BİRDEN FAZLA MÜRŞİDE BAĞLANILABİLİR Mİ?

Birden Fazla Mürşide Bağlanılabilir mi?

GERÇEK MÜRŞİD NASIL ARANIR VE TANINIR ÖZELLİKLERİ NELERDİR?

Gerçek Mürşid Nasıl Aranır ve Tanınır Özellikleri Nelerdir?

ŞEYHLİKLE İLGİLİ ÖZEL ŞARTLAR ÖNE SÜRENLER VAR MIDIR?

Şeyhlikle İlgili Özel Şartlar Öne Sürenler var Mıdır?

MÜRŞİD-İ KÂMİL KİMDİR?

Mürşid-i Kâmil Kimdir?

GERÇEK MÜRŞİD-İ KÂMİL KİMDİR?

Gerçek Mürşid-i Kâmil Kimdir?

MÜRŞİD'İN ÖZELLİKLERİ

Mürşid'in Özellikleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.