Seyrettiklerimiz Kalbimizi Nasıl Etkiliyor?
Kalbimiz, her vitrinden -müsbet veya menfî- mutlakâ bir tesir alır. Gönül dünyamızın keyfiyetini de bu tesirler tayin eder. Bu sebeple kalbimizin Rahmânî vitrinleri mi, şeytânî vitrinleri mi seyrettiğine son derece dikkat etmeliyiz.
Öte yandan tefekkür kâbiliyeti, insanı diğer mahlûkattan farklı ve üstün kılan bir husûsiyettir. Mevlânâ Hazretleri ne güzel buyurur:
“Ey kardeş! Bedenin et ve kemik olarak (yani maddî bakımdan) hayvanlarla aynı. Sen, asıl tefekkür ile hayat bulmalısın. Tefekkürün gül ise, sen bir gül bahçesindesin. Eğer diken gibi düşünüyorsan (nefsânî arzularına mağlûp isen) ateşte yanacak bir kütüksün!”
Bu dünyada ilgi duyduğumuz, alâka gösterdiğimiz her şey, aslında kalbimizin seyrettiği bir vitrindir. Kalbimiz, her vitrinden -müsbet veya menfî- mutlakâ bir tesir alır. Gönül dünyamızın keyfiyetini de bu tesirler tayin eder. Bu sebeple kalbimizin Rahmânî vitrinleri mi, şeytânî vitrinleri mi seyrettiğine son derece dikkat etmeliyiz. Nasıl ki parmak izi maddî bir kimlik ise, insanın seyredip tefekkürüne mâl ettiği vitrinler de, onun mânevî kimliğini meydana getirir.
Bu yolda kalp ne kadar mesafe katederse, mârifetullah’tan da o kadar hisse alır. Meselâ bir denize kıyısından bakanlar, onun sadece sathını görürler. Fakat denize dalan mâhir bir dalgıç, indiği her derinlikte bambaşka manzaralar seyreder. Bunun gibi, bir rahle başında oturup Kur’ân okuyan herkes, kalbî derinliği nisbetinde ondan istifâde eder.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, Sayı: 391